23 Kasım 2024 Cumartesi / 22 CemaziyelEvvel 1446

Ortadoğu Uzmanı Gazeteci, Yard. Doç. Dr. Bora Bayraktar: Zeytin Dalı ABD’yi değişime zorlayacak

Bayraktar: Afrin Harekâtı kararlılıkla sürdürmeli. Çünkü PKK-PYD bağlantısı ortaya çıktıkça, yakalanan YPG'liler konuştukça aradaki bağı saklamak güçleşecek ve ABD “Türkiye'yi karşımıza almayalım” demek zorunda kalacak.

FADİME ÖZKAN5 Şubat 2018 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Ortadoğu Uzmanı Gazeteci, Yard. Doç. Dr. Bora Bayraktar: Zeytin Dalı ABD’yi değişime zorlayacak

Zeytin Dalı Operasyonu planlandığı gibi başarıyla sürüyor. Rusya’nın Suriye hava sahasını açması, ABD’nin söylemden öte tavrının olmaması diplomatik başarı olarak değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sırada Münbiç var diyor. ABD’yi “sembollerinizi PYD-PKK’nın üzerinden söküp alın ki teröristlerle birlikte onlar da gömülmesin” diye uyarıyor. ABD ise “Münbiç’e girme, Münbiç’den çıkmayacağız” diyor. Amerika ile sahada karşılaşacağımız bir ana doğru mu gidiyoruz?

Ortada tabii ki karşılaşma riski var. Bunu göz ardı etmek doğru olmaz. Ama bununla beraber çok değil iki hafta öncesinde medyada “Türk askeri Ruslarla karşı karşıya gelirse ne olacak? Türkiye Rusya ile savaşacak mı? Putin ne yapacak?” türü sorular soruldu. Sonuçta Türkiye askeri gücünü ortaya koydu ve Ruslar çekildiler. Ben benzer bir şeyin Münbiç’de de olacağını düşünüyorum. Ama çatışma riskini göz ardı etmiyorum. Bu gerçekten ciddi bir durum olabilir. Ama burada ne kazanılacak, ne kaybedilecek diye bakıldığında Amerika’nın her ne kadar son dönemde irrasyonel hareketleri olsa da Münbiç için Türkiye ile karşı karşıya gelmekten kaçınacağını düşünüyorum. Bence Münbiç ABD için o kadar hayati değil. Tıpkı Afrin’in Ruslar için hayati olmadığı gibi. Afrin ve Münbiç’deki PKK-PYD varlığını Türkiye’nin üzerinde bir baskı unsuru olarak tuttular. Ama Türkiye hükümeti siyasi irade ortaya koyup kamuoyu desteği aldığında ve askeri gücünü ortaya koyduğunda bunları aşabileceğini gösterdi. Afrin iyi bir örnek. Münbiç’de de tekrar edebilir.

TÜRKİYE VE ABD’NİN ÇATIŞMASI BİR DEVRİN SONU DEMEK

NATO’nun iki üyesinin sahada birbirine ateş etmesi ne anlama gelir?

Bu, ikinci dünya savaşında kurulan düzenin dağılması demektir. Bu sadece Türk Amerikan ilişkileri açısından değil bütün bir küresel sistem açısından bir devrin sonu demek. İki NATO üyesinin bu şekilde karşı karşıya gelmesi ve bu iki ülkenin birinin ABD diğerinin Türkiye olması -çünkü burada NATO’nun iki büyük ordusundan bahsediyoruz, bir Yunanistan Bulgaristan meselesi değil- iki büyük ana eksenin çatışması soğuk savaşta kurulan ittifakın çökmesi anlamına gelir. Ben o yüzden Amerikalıların da, Türkiye’nin de böyle bir çatışmadan kaçınacağını düşünüyorum. Ama diğer taraftan her zaman aklımızda tutmamız gereken bir risktir bu. Küresel dengelerin değişmesi anlamına gelir.

YPG’NİN IŞİD’İ BİTİRDİĞİ ALGIDAN İBARET

ABD YPG’ye desteğimiz sürecek diyerek Türkiye’yi hala baskı altına almaya çalışıyor. Öte yandan “YPG’liler İŞİD ile savaşırken öldü, onlara minnettar olmalıyız” diyerek de uluslararası kamuoyunu etkilemeye çabalıyor?

IŞİD/DAEŞ ile mücadelede PKK-PYD’nin çok başarılı olduğu, bu örgütü bunların yok ettiği batıda özellikle anlatılan, inşa edilmiş bir algıdır. Kobani’yi hatırlayalım. Asıl operasyonu hava kuvvetleriyle koalisyon yaptı. 8 binden fazla sorti yapıldı, Rakka dümdüz oldu. YPG-PKK ondan sonra ABD destekli olarak ilerledi. Terör örgütünü Batı medyasında meşru zemine çekme çabasıydı bu. Amerika’nın Türkiye’yi baskılamak için kullandığı anlatılardan bir tanesi bu. Buna dikkat etmek gerekiyor.

FREN YAPTIRMAK İSTİYORLAR

YPG’yi meşrulaştırmak için DAEŞ’e önemli bir fonksiyon verildi, hatta DAEŞ’i gösterip Türkiye’yi YPG’ye razı etmeyi de denediler. YPG bu arada iyice yayıldı desteklendi. Rakka el değiştirdikten sonra birden ortadan kaybolan DAEŞ Türkiye Afrin harekatına başladıktan sonra aniden “DAEŞ YPG’lileri esir alıyor” konseptli fotoğraflarda görünmeye başladı. DAEŞ tehlikesi hala çok mu bu bölgede? Yoksa ABD yine YPG’ye ihtiyacımız var havası mı yaratmak istiyor?

Bence İŞİD/DAEŞ’in iki boyutu var. Biri bu, yani İŞİD ile mücadele sona ermedi, şuan hala Suriye içerisinde üç noktayı kontrol ettiklerini biliyoruz. Irak sınırı içerisinde ve Fırat nehrinin doğu ve batı tarafında cepler hala duruyor. Bunu adeta bu iş daha bitmedi ve bizim burada bulunmaya ihtiyacımız var söylemi üzerinden devam ettirmeye çalışıyorlar. Bu Amerikan iç kamuoyuna, Amerikalı karar vericilere yönelik bir propaganda. İkincisi şuan özellikle Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO), İŞİD ile eşleştirmek ve bunun üzerinden Türkiye’nin operasyonunu gayrimeşru, sorgulanır hale getirmek gibi bir politika var. Bu ikisini eşleştirme, Türkiye İŞİD ile beraber, IŞİD’i destekliyor algısını güçlendirme çabası. İnanılmaz bir psikolojik harekât var, inanılmaz bir medya operasyonu var. Amaç hem Türkiye kamuoyunda oluşan o birlik havasını dağıtmak hem Avrupa ve Amerika’da Türkiye karşıtı savı güçlendirmek ve Türkiye’nin operasyonuna fren yaptırmak.

TÜRKİYE’NİN ENERJİSİ ÇOK DAHA YÜKSEK

Türkiye bu tür süreçlerden defalarca geçti, tecrübe etti. Kamuoyu şerbetli bu tür algı operasyonlarına karşı. Devlet de “kararlı şekilde sınırımı terörden temizleyeceğim” diyor ama psikolojik saldırı da sürüyor. Sahanın gerçekliği ne söylüyor?

Burada belirleyici olan iki şey var, biri siyasi kararlılık, ikincisi enerji. Enerjiden kastım şu. Batı medyası, batıdaki çevreler ya da Türkiye aleyhtarı faaliyette bulunan kişilerin bu işi devam ettirecek ne kadar enerjisi var? Bence bu önemli. Diğer tarafta Türkiye’nin kendisini savunacak ne kadar enerjisi var? Burada bence çok asimetrik şekilde Türkiye avantajlı çünkü Türkiye varoluşsal bir savaş veriyor, Türk kamuoyu herhalde şu an dünyanın farkındalık düzeyi en yüksek kamuoyu. Burada Türkiye’nin neredeyse bütün kentlerinde 23’ten fazla terör saldırısı düzenlendi, bir darbe girişimi oldu, Amerika’nın Batı’nın tavrı ortaya çıktı. Her şey bizim için daha berrak şuanda. O açıdan Türkiye’nin buna karşı koyma enerjisi çok yüksek. Tabii ki Batı’da algı operasyonunu yürütmek isteyenler olabilir ama bunlar etkisiz kaldıkça, özellikle Türk kamuoyunu Zeytin Dalı’nın aleyhine çeviremedikçe Batı’nın enerjisi azalacaktır. Zaman zaman Allah korusun siviller saldırılarda hayatını kaybederse, harekâtı akamete uğratacak bir şeyler olursa yükselmeler olabilir. Ama Türkiye’nin enerjisinin daha güçlü olduğunu düşünüyorum.

HALK DA GÖRDÜ; BU BİR VAROLUŞ MESELESİ

Ya, siyasi kararlılık meselesi?

O da şuan Türkiye’de çok yüksek. Sadece Sayın Cumhurbaşkanın şahsında değil Türkiye’nin devlet bürokrasisi, hükümetin üyeleri, siyasi partilerin büyük bir bölümü ve tabii ki kamuoyu harekâtın arkasında. Bunun bir terörle mücadele olduğunu, Türkiye’nin varoluşsal bir savaş verdiğini görüyor. Türkiye’yi sıkıştıran meseleler çıkabilir ama bunların operasyonları durduracağını zannetmiyorum. Türkiye’yi en çok sıkıştıracak şey bu meselede Rusya’nın tavır değiştirmesi olabilir. Onun dışında pek etkilenmez.

TÜRKİYE’NİN ÖSO İLE BİRLİKTE HAREKET ETMESİ DOĞAL VE MEŞRU

CHP’nin “ÖSO=İŞİD” iddiası bu enerjiyi dağıtabilir mi ya da gevşemeye, kuşkuya yol açar mı? Sahayı bilen birisiniz, Özgür Suriye Ordusu ile ilgili bize ne söyleyebilirsiniz?

Ben bunu söyleyenlerin kafasının çok net olmadığını ya da art niyetli olduğunu düşünüyorum. Nedir hep söylenen; Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Türk ordusu Suriye’de ne için canını ortaya koyacak? Üçüncü tez; Suriyeliler Türkiye’de yan gelip yatıyorlar, neden ülkeleri için savaşmıyorlar? Bu üçünü de söyleyenlerin “ÖSO Türk askerinin önünde, Türk askeri arkasına sığındı” demesi abesle iştigaldir. Bunun hiçbir manası, hiç bir gerçekliği yok.

İkincisi Suriye’de operasyon yapan bütün ülkeler belli gruplarla çalışıyor. ABD terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD ile çalışıyor. Amerikan askerleri PYD’nin arkasına sığındı diye bir şey ben duymadım. Rusya Suriye’de rejim güçlerini kullanıyor. İran, Afganistan, Pakistan, Irak ve dünyanın dört yanından topladığı milislerle savaşıyor burada. Dolayısıyla olayın doğasına baktığınızda Türkiye’nin de Suriye’de yerel bir unsurla çalışması son derece normaldir. Bir diğeri ise şu: Türkiye’nin harekâtını meşru zemine çeken bir faktördür ÖSO, çünkü siz orada terörle mücadele ediyorsunuz ama bir yandan da gerçekten orada yaşayan insanlardan kurulmuş bir güçle operasyon yapıyorsunuz. Dolayısıyla nasıl Rusya “beni Suriye çağırdı, ben onun için buradayım” diyorsa Türkiye’yi de ÖSO çağırdı. Muhalefet çağırdı. ÖSO bir meşru zemin oluşturuyor.

ÖSO=IŞİD’DİR DEMEK YANLIŞ VE ART NİYETLİ

Üçüncüsü nedir?

Bu tür konuşmaların sahadaki kişilerin moralini bozduğunu düşünüyorum. Bu birlik ve beraberlik havasını bozan, orada Türk askeriyle ÖSO’nun arasına nifak sokabilecek ve operasyonu akamete uğratabilecek bir söylem. O yüzden art niyetli buluyorum. Operasyona fren yaptırmak isteyenlerin bir aracı olduğunu düşünüyorum. Dördüncüsü operasyona kolaylık anlamında bölgeyi bilen, dilini kültürünü bilen unsurlarla yürümek bence son derece doğru. O açıdan bu söylemler yanlış. ÖSO’nun kendi düşüncelerine göre kendi vatanlarını kurtarmak için savaşan güçler olduğunu düşünüyorum. Her orduda, her askeri yapıda bir takım unsurlar ortaya çıkabilir. Türkiye’yi İŞİD’e, İŞİD benzeri El Kaide, Nusra’ya yardım eden ülke görünümüne sokacak her açıklamayı son derece tehlikeli, yanlış ve art niyetli buluyorum.

AVRUPA ABD’DEN AYRIŞIYOR

İki üyesi sahada çatışma riskine doğru ilerlerken NATO’nun kurumsal olarak olaya müdahale olması gerekmez mi? NATO ABD ve Türkiye'nin Suriye'de karşılaşma riskine karşı şuan ne yapıyor?

Çok şey değil fakat NATO’daki tek kırılma bu değil. ABD’nin tavrı, Trump'ın NATO'ya karşı söylemleri Avrupa'daki pek çok NATO üyesini de rahatsız etmiş durumda. O yüzden NATO şuan ABD’siz nasıl bir savunma sistemi kurarız arayışında, PESCO diye bir şey kurdu. Daha kalıcı bir askeri güç kurmak için adım attı. Avrupa'nın, Amerika'dan farklılaşmakta olduğunu, Amerika'nın pek çok adımını desteklemediklerini biliyoruz. Türkiye'nin yanında oldukları anlamında söylemiyorum ama mesela İngiltere'nin ABD ile ciddi kapışması var. Fransızlar, Almanlar aynı şekilde. Dolayısıyla bunlarda Türkiye'nin NATO'da ABD’yi dengeye getirmesi beklentisi normal ama ABD süper güç olduğu ve NATO’daki ana aktör olduğu için kimseyi fazla dinlemiyor. Kendi başkanlarını bile dinlemediğini düşünüyorum ABD savunma bakanlığının. O yüzden NATO şu an çok etkisiz.

ABD’NİN KAFASI KARIŞIK AMA CENTCOM’UN DEĞİL

Türkiye'nin askeri operasyonlarıyla, Afrin’le, YPG’ye kuzey ordusu kurmakla ilgili çelişkili ifadeler geldi geliyor ABD’den. Amerika'daki kurumlar arasındaki farklılaşma ve kafa karışıklığını resmeder misiniz?

Dışarıdan bakınca bir kafa karışıklığı var ama Ortadoğu operasyonunu yürüten CENTCOM (Amerika Merkez Kuvvetler Komutanlığı) ve Pentagon’un kafası son derece net. Bunlar PKK-YPG ile bu işi götürmek istiyorlar. O yüzden CENTCOM komutanı Votel, defaatle PYD'ye destek vermeye devam edeceğiz dedi. Bu çıkan seslerden bir tanesi. Obama'nın atadığı generaller ve bu işin başındaki McGurk, DAEŞ ile mücadele özel temsilcisi, aynı saftalar. Önceden kendilerine verilen projeyi uyguluyorlar. Diğer taraftan sonradan seçimle gelen ve Amerika'da muktedir olamayan Trump çok net değil. Olaylara hakim değil. Türkiye ile çalışmak istiyor. Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan olumlu sinyal aldı görüşmelerinde fakat gerek Kudüs çıkışı, gerek PKK-PYD meselesine engel olamaması bu ilişkiyi yürütemediğini gösteriyor. Koptu gibi neredeyse. Bir de tabii ABD Dışişleri Bakanlığı var. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın küresel okumada, siyasi geleceği, vizyonu görmede biraz daha derinlikli baktığını söyleyebiliriz. O yüzden Pentagon'un açıklamalarını tevil etmeye çalışan, Türkiye ile çalışmak istiyoruz diyen bir tavrı var. Bir de NATO'nun Avrupa Kuvvetler Komutanlığı var. Bunlar da daha çok Avrupa güvenliği perspektifinden baktığı için onlar da Türkiye'yi bu kadar sıkıştırmamak gerektiği görüşündeler. Bunların açıklamaları tabii farklı yansımalar oluşturuyor. Ama bence işin başındaki kişi şu anda Votel ve onun tavrı da çok net. O yüzden Türkiye'nin aşması gereken en büyük sorun Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığının tavrını değiştirme sorunu. O da pek mümkün görünmüyor şu anda.

AFRİN’E ZEYTİN DALI ABD’Yİ ZORLAYACAK

CENTCOM’un tutumu belli. Türkiye'nin kararlılığı malum. Ne olacak?

Ancak sahadaki durum etkili olabilir. Türkiye Afrin Operasyonunda ciddi bir sınav veriyor. Bunu başarıyla, süratle tamamlayabilirse o zaman Türkiye'yi farklı değerlendireceklerdir, askeri kodlarla düşündükleri için. Türkiye'yi karşımıza almasak iyi olur denilebilir. Münbiç konusu o açıdan bir test olacaktır. Türkiye'nin orayı zorlamasına Amerika'nın göstereceği tavır bir değişiklik olup olmayacağını gösterir. Türkiye'nin kararlılıkla bu işi devam ettirmesi tek seçenek gibi görünüyor. Çünkü diğer aktörleri tavır almaya zorluyor. Şimdi ABD medyasında Votel'in Centcom'un PKK-PYD'yi desteklemesi hep örtülü olarak anlatılıyor. Yani Amerikan karar vericisi, Amerikalı iş adamı, Amerika bürokrat, bu işi çok takip etmeyen medya olayı bizim gördüğümüz gibi görmüyor, derine inemiyor çünkü bir perdeleme var. Fakat Afrin operasyonuyla New York Times gibi Türkiye karşıtı yayın yapan bir gazete de bile PKK-PYD bağlantısını anlatan bir makale gördük geçen haftalarda. Bunu zorlayan Afrin operasyonu oldu. Türkiye bu fotoğrafları yayımladıkça, Öcalan PKK-PYD bağlantısını ortaya koydukça, YPG'liler ifadelerinde konuştukça, ele geçen silahlar ortaya çıktıkça bunları saklamak güçleşecek ve Amerika'yı tavır almaya zorlayabilir diye düşünüyorum.

ABD PKK’YA GARNİZON BİR DEVLETÇİK KURMAK İSTİYOR

PYD-YPG üzerinden Suriye’de bir alan tutmuş oldu ABD tamam ama aslında ne yapmak istiyor?

Amerika körfez bölgesini kontrol altında tutmak istiyor. Enerji kaynaklarını, enerji hatlarını tutmak, askeri üslerini devamlılığını sağlamak istiyor. Bunu Irak'ı ele geçirerek yapmayı denedi. Saddam Hüseyin devrildikten sonra fakat bu operasyon Irak'ta Sünni üçgeni dediğimiz alanda çöktü. Bunun üzerine buradaki Sünni Arap yapıyı parçalamak için çeşitli yollar denendi. Burası terörize edildi. Kürt siyasetine, Kürt gruplara destek verildi. Hem bölgesel yönetim, hem PKK-PYD gibi terör örgütlerine. Şuanda yapılmak istenen bir; buradaki Sünni Arap yapıyı kırmak, iki; Suriye içerisinde bir garnizon devletçik kurmak, üç; bunun üzerinden hem İran'ı hem Türkiye'yi hem de Rusya'yı kontrol altında tutmak. Temel hedefleri bu, bunun için destekliyorlar PYD'yi.

Fakat tabii bence bu politikada şöyle bir yanlışlık var. Bir azınlık grup üzerinden hem de terörize olmuş, baskıcı, bütün halkı temsil etmeyen bir grup üzerinden bunun yapılması çok zor ama ABD şu an bunu zorluyor. Neden? Çünkü işte İncirlik üssü var, kullanabilir ama Türkiye ile anlaşmak zorunda. Türkiye ABD’nin bölge politikalarına destek vermiyor. Yani bir İsrail politikası, Kudüs politikası, İran'ın kuşatılması ve belki yarın öbür gün vurulması, bunlara Türkiye destek vermiyor, o yüzden kendisine sorun çıkartmayacak, her dediğini yapacak bir garnizon devletçik kurmak istiyor.

ABD BÜYÜK BİR STRATEJİK HATA YAPIYOR

Bunun için de Türkiye gibi bir müttefikiyle karşı karşıya gelmeyi ve hatta onu Rusya’ya itmeyi tercih ediyor, öyle mi?

Tabii Türkiye'yi Rusya'ya itiyor ama bu politikanın çok karşılığı olduğuna da inanmıyorum. Çünkü ABD her zaman doğruyu yapan bir ülke değil, kendi çıkarları açısından da. 1979 İran devriminde çok önemli bir müttefikini kaybetti, yaptığı hatalar dolayısıyla. Bu hatalar bence İran devriminden sonra Amerika'ya en büyük stratejik kaybını yaşatabilir. Türkiye'yi NATO'dan uzaklaştırması, Türkiye'yi gerçekten eksen değiştirmeye zorlaması Amerika'nın Ortadoğu'daki bütün planlarını alt üst edecek bir adım olur.

AMERİKA TÜRKİYE’Yİ KAYBEDEBİLİR

ABD’nin bir terör örgütünü YPG'yi desteklemeye devam etmesi çok sürdürülebilir değil ama sürdürüyor, devam edeceğim diyor. Akıbet aşikar mı?

Ben açık fikirli olmaktan yanayım. Amerika Türkiye'yi kaybedebilir. Bugün çok ütopik görünüyor pek çoklarına, nasıl bitecek 70 yıllık bir ittifak, deniyor. Ama siz Türkiye'nin iç güvenliğini ciddiye almazsanız, Türkiye'de rejim değiştirmeye çalışırsanız, terör örgütleriyle iş birliği yaparsanız, buna bütün unsurlarıyla Türk milleti karşı duracaktır. Yani bu anlamda sürdürülebilir olmaktan çıkartıyor. Türkiye şu anda Amerika'ya karşı Rusya'yı bir denge unsuru olarak kullanıyor ama zaman içerisinde iş birliği gelişebilir, başka yönlere evrilebilir. Türkiye'nin bunu tercih ettiğini zannetmiyorum, Türkiye dengeyi korumak istiyor, Amerika ile ilişkileri sürsün istiyor, Rusya ile sürsün istiyor ama ABD şu anda Türkiye'yi dışarıya doğru itiyor.

NATO’CU YAZARLAR BİLE SORGULAMAYA BAŞLADI

Terör örgütüne bir garnizon devletçik kurmak için Türkiye gibi büyük, güçlü bir müttefikini kaybetmek ABD açısından hiç de rasyonel görünmüyor aslında?

Evet, ama öyle. Şu anda biz bunu anlamaya, anlatmaya çalışıyoruz. Bence ABD içinde de bu konuda ciddi sorgulamalar başladı Afrin'den sonra. Çünkü Afrin bunun ciddi bir sorun olduğunu ortaya koydu, kriz ortamı doğurdu ve biz NATO'yu destekleyen bazı yazarların, düşünürlerin Amerika'ya dönüp "siz ne yapıyorsunuz, böyle bir politika olur mu’’ diye sorgulamaya başladıklarını gördük. Tabii ne kadar etki eder, nasıl karşılık bulur şu anda söylemek güç. Ama bu gerçekten rasyonel bir politika değil.

RUSYA’NIN KÜRESEL PLANLARI VE TÜRKİYE

Rusya ile Türkiye uçak krizinin çözülmesiyle yeni bir döneme girdi. Astana süreciyle görünür olan, Fırat Kalkanı ile pekişen bir iş birliği var. Suriye'nin toprak bütünlüğünde birleşiyorlar ama Suriye politikaları çok da uyuşmuyor, zaman zaman da sahada ters düşebiliyorlar. “Rusya neden şimdi Türkiye'ye yardımcı oluyor, hava sahasını açıyor?” Ya da “nasıl bir alış veriş var iki ülke arasında” deniyor. Cevabı nedir?

Bence bunun iki boyutu var. Bir, Suriye içindeki dengeler açısından Rusya'nın Türkiye'ye olan ihtiyacı. İki, Rusya'nın genel küresel perspektifinde Türkiye'nin oynayabileceği rol. Küreselden bakarsak, Rusya için NATO'nun kendisine doğru genişlemesini durdurmaktır amacı. Bu çok önemli bir hedef olarak görülüyor. Bunun için Gürcistan savaşını yaptılar, Ukrayna'yı böldüler. Türkiye'nin varlığı, Türkiye'nin Rusya'nın yanında yer olması NATO'nun güney kanadını çökertecek, Türkiye ile Amerika'nın arasını açacak ve Rusya'ya alan açacak bir hamle olacağı için Türkiye'yi destekliyorlar.

İkincisi Türkiye'nin gerçekten Amerika'nın hedefi olduğuna kanaat getirmiş durumda Rusya. Sayın Cumhurbaşkanı, özellikle FETÖ darbe girişiminden sonra, bu konuda Türkiye'nin desteklemesi gerektiğini düşünüyorlar. İkincisi Rusya bir dünya gücü olmak için iki okyanusta gemi yüzdürmek istiyor. Böyle bir donanma doktrini var. Ve bunun için Kırım'ı ilhak ettiler. Burada ki Karadeniz donanmasını şu anda kullanılır hale getirdiler ve Akdeniz'e inmeye çalışıyorlar. Klasik, Çar Petro'dan bu yana sıcak denizler meselesi. İşte bunu Suriye sayesinde gerçekleştirdiler. Sonraki adımda Mısır ya da Libya'da bir askeri üs kurmaya çalıştıklarını göreceğiz, Rusların. Bunun üzerinden de Atlantik'e çıkacaklar. Dolayısıyla bu projede Türkiye olmaz ise ya da muhalefet ederse Türkiye'nin işi zor olur. Şu anda kurmuş oldukları askeri üsler Türkiye sınırına çok yakın ve aynı zamanda Suriye ile muhalefetin vurabildiği bir yer, dolayısıyla Türkiye'ye bu anlamda ihtiyaç duyuyorlar.

RUSYA İLE SURİYE İÇİ DENGE

Suriye içi dengeler açısından nasıl bir karşılıklı gereklilik hali var?

Son dönemde Türkiye olmaz ise Suriye meselesinin çözülemeyeceğini gördü Rusya. Türkiye ile anlaştığı zaman sonuç aldı. 9 Aralık 2016 Moskova deklarasyonu üzerinden üçlü mutabakat kuruldu, 31 Aralık'ta ateşkes sağlandı, Astana süreci başladı. Çatışmasız bölgeler işlemeye başladı. Halep meselesine Rusya kendine göre çözüm buldu. Karşılığında el-Bab'a kadar Türkiye'nin inmesine razı geldi. Şimdi de bunun üzerinden, Palmira'dan Suriye'nin doğusuna Fırat nehrine kadar temizlediler terör örgütünden, muhalif yapıları baskıladılar. Şimdi İdlib meselesi kaldı. Hatta İdlib'i Rusya kendisi çözebileceğini düşünerek çok ağır saldırı başlattı Aralık sonunda. Sonuç alamayacağını görünce tekrar Türkiye'siz biz bu işi yapamayacağız noktasına gelmiş bulunuyor. Türkiye olmazsa muhalefeti masaya oturmaya ikna edemez, Suriye'yi kontrol edemez, saldırılara maruz kalır ve mesele uzayıp gider. Bu yüzden Rusya Türkiye ile beraber çalışmak istiyor. Türkiye de aynı şekilde Rusya'ya ihtiyaç duyuyor. Amerika'ya karşı bir denge, Suriye hava sahasını kullanabilme, rejimin belli noktalarda dizginlenmesi, Türkiye'nin güçlü şekilde Suriye görüşmelerinde masada olması gibi karşılıklı çalışan bir süreç var. O da güçlü ve reel bir süreç. O yüzden iki taraf da devam ettiriyor bunu. Ama kırılgan, onu da söyleyeyim.

REJİM İLE YPG AFRİN’DE ANLAŞIR MI?

YPG “Afrin'i gel teslim al” diye seslendi rejime. Rejim şu anda çok kararlı değil ama Türkiye aleyhine açıklamaları oldu. Orada rejim ile YPG'nin uzlaşması gibi bir durumla da karşılaşabilir miyiz? Eğer öyle bir şey olursa resim nasıl değişir?

O Türkiye için sıkıntılı bir tablo ortaya çıkartır. Ama olabilir olamaz noktasında şunu görmek lazım. Birincisi son ana kadar Türkiye girmeden önce Afrin'deki terör örgütüne burayı teslim edin, çıkın, rejim gelsin denildi. Kabul etmediler. Operasyon başladıktan sonra PYD kayıplar vermeye başlayınca gelin alın dediler ama rejimin bu kadar insan kaynağı yok. Suriye'de zaten çok ciddi yıpranmış bir ordu var. Bunlar halen İdlib'de çok ciddi kayıplar veriyorlar. Ele geçirilen yerleri tutmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bir de Afrin'de Türkiye ile karşı karşıya gelme riskini alabilirler mi bilmiyorum ama bana göre şu anda Türkiye'nin önündeki en önemli risklerden biri bu. Diğeri Rusya'nın hava sahasını kapatma ihtimali. Bu ikisi Türkiye'nin Afrin'de önünü kesebilir. O yüzden Türkiye'nin süratle bu işi çözmesi gerek. Ama dediğim gibi bu çok ciddi sıkıntı. Yani Türkiye-Suriye savaşına çevirebilir işi. O ciddi bir risk olur. Ama şunu hatırlatmak isterim, el-Bab güneyinde zaten rejim ile Türk Silahlı Kuvvetleri, ÖSO aylardır karşı karşıya. Sınırda bir denge var yani.

Dolayısıyla bu olasılık test edildi yani?

Evet, o yüzden Afrin'de çalışmaz demek çok kötümser bir yaklaşım olur ama yani Türkiye'nin çıkarları açısından Afrin’in ÖSO tarafında denetim altına alınması daha tercih edilir.

ABD İLE RUSYA ANLAŞABİLİR Mİ?

ABD ile Rusya'nın Suriye'de Türkiye'nin dışarda kaldığı bir uzlaşmaya varma ihtimali var mı?

Bana göre böyle bir uzlaşma ihtimali yok, çok düşük de diyebilirim. NATO-Amerika ve Rusya arasında Avrupa’nın kuzeyinden Yemen’e kadar problem var. ABD içinde Rusya’nın seçimlere karıştığına dair çok büyük bir kavga gidiyor. Rusya Amerika’nın Suriye’de kalmasını istemiyor. Rusya, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından ve bunun Rusya’nın etkisi altında kalmasından yana. Geçmişte belli noktalarda bazı ateşkes, taktik anlaşmalar oldu. Bunlarda da güven sağlanamadı, Amerikalılar Suriye-Rus konvoyunu vurdular, Eylül 2016’da. Arkasından Ruslar Amerikalıların desteklediği bir BM konvoyunu bombaladı. Bunlara bakarak bir uzlaşma zemini olduğunu düşünmüyorum. Ancak taktik, geçici, belli alan odaklı, bir takım anlaşmalar olabilir ama Türkiye gibi bir konuda geniş bir uzlaşmanın çok kolay olduğunu düşünmüyorum.

RUSYA SOÇİ’DE MİHRAÇ URAL’LA NE MESAJ VERDİ?

Soçi’de Suriye Ulusal Diyalog Kongresi toplandı. Türkiye’nin baskıları ve ısrarı ile YPG davet edilmedi ama mesela Reyhanlı saldırısının bir numaralı şüphelisi Mihraç Ural’ı gördük orada. Rusya hassasiyetlerini anlama, gereğini yapma konusunda ne kadar sadık Türkiye’ye?

Türkiye-Rusya ilişkileri mutabakatı kırılgan bir mutabakat. Bu her türlü provokasyona açık. Karşılıklı test edildi, çok önemli krizler atlatıldı. En önemlisi Karlov suikastıydı, çok önemli bir kırılma noktası olabilirdi. Rusya çok soğukkanlı davranabildi orada, meseleyi deşifre etti. Bu durum Rusya’nın Türkiye’ye ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Türkiye’nin önüne geçmemesi, el-Bab’ı yapmasına müsaade etmesi, Afrin operasyonunda Türkiye’nin taleplerine karşı çıkmaması da bunun göstergesi. PYD’yi de biraz cezalandırmak için yaptılar bunu. Ama böyle ufak tefek meseleler oluyor. Mihraç Ural ile Türkiye’ye şu mesajı veriyor Rusya, “bizi çok hafife almayın, açık çek yok önünüzde, her an başka şeyler olabilir”. Rejimin de bunu iteklemiş olma ihtimali var. Dolayısıyla Türkiye’ye küçük bir mesaj Mihraç Ural, çok güvenilmemesi, çok rahat davranılmaması konusunda.

RUS-TÜRK İLİŞKİSİNDEKİ KIRILGAN NOKTA

Rusya Türkiye ilişkisindeki diğer kırılgan noktalar neler?

Rusya’nın Suriye’de Kürt kartını kaybetmek istemediğini biliyoruz. PKK şu anda hala bir terör örgütü değil Rusya için. PYD’yi tekrar kontrol altına almak isteyebilirler. Türkiye’nin burada çok güçlenmesini istemeyebilir. Suriye’nin muhalefetiyle ilgili, Türkiye’nin siyasi çözümüyle ilgili, Esad’ın gitmesiyle ilgili ısrarları Rusya’yı sıkıştırabilir. Türkiye’nin her an ABD ile ilişkileri düzeltme ihtimali, vagon değiştirme ihtimali, bunlar tabii Rusya’yı her zaman endişelendiriyor bence. O açıdan çok güvenmiyorlar Türkiye’ye. Türkiye’nin de Rusya’ya çok güvenmediğini düşünüyorum ve bu hava sahası konusu, bence çok kritik. Orada bize çok önemli bir imkan veriyor şu anda Ruslar. El-Bab operasyonunda benzerini gördük, zaman zaman hava sahasının kapandığı oldu. Yanlışlıkla bombalanan noktalar oldu, Türk askerinin de bulunduğu. Rusya ile dans etmek kolay değil ama şu ana kadar iyi götürdüklerini düşünüyorum. Bir de Rusya’nın küresel mücadelede hedeflerinin, güçlerinin ve zafiyetlerinin iyi analiz edilmesi ve buna göre, tavır alınması gerek. Türkiyeşu ana kadar iyi götürüyor.

RUSYA PYD’NİN İYİ BİR SOPA YEMESİNİ İSTİYOR

PYD Rusya’ya da çağrı yapmış eski başkanı Salih Müslim “ABD’nin Suriye’de hedefleri belli değil ama Rusya son derece şeffaf, bizimle çalışmalı” demişti?

PYD Amerika’nın emri altına girdikten ve bu kuzey ordusu meselesi ortaya atıldıktan sonra doğrudan bir emir komuta içerisinde ABD’ye ciddi şekilde angeje oldu. Rusya da PYD’ye biraz da ceza vermek için Afrin’i Türkiye’nin çözmesine göz yumdu. Bu anlamda PYD iyi bir sopa yemeden PYD’yle tekrar bir çizgiye geleceklerini düşünmüyorum Rusların. Olayların son derece farkındalar, o tür propagandaya falan geleceklerini düşünmüyorum. Tabii ki Kürt kartını elde tutmak istiyorlar ama PYD’nin üzerine ayrıca ciddi çizik atmış durumdalar. Tamamen sildiklerini düşünmüyorum ama önemli bir çizik attıklarını düşünüyorum.

FIRAT’IN DOĞUSU DA, IRAK’IN KUZEYİ DE TERÖRDEN TEMİZLENENE DEK

Türkiye diyor ki “Fırat’ın doğusunu Irak’a kadar terörden temizleyeceğim”. İç kamuoyundaki destek, siyasi birlik, askeri güç, sahip olduğu potansiyel ve varoluş sorunu algısı bunu gerekli kılıyor. Peki, PKK-PYD’yi sınırın ötesinden söküp atmak hakikaten mümkün mü?

Türkiye’nin hedefi bu, hâlihazırda yeni bir terörle mücadele konsepti ile devam ediyor. Nedir? Terörü kaynağında yok etmek ve onlar saldırmadan müdahale etmek. Bu kapsamda dört operasyon yürütüyor, biri Türkiye içinde, biri Irak’ın kuzeyinde, biri Fırat Kalkanı Harekatı, şu anda operasyonel düzeyde düşük olsa da kontrol düzeyinde sürüyor, dördüncüsü Afrin’de. Münbiç sırada ve Fırat’ın doğusunu da Sayın Cumhurbaşkanı bir kaç kez işaret etti. Orada Akçakale’nin güneyinde Tel Abyat’ta zaman zaman müdahale olduğu haberlerini okuyoruz. Ben bunu 3-5 ay bir yıl değil 5-10 yıl gibi perspektiflerde düşünmek gerektiğini değerlendiriyorum. Fırat’ın doğusunun da Türkiye’nin hedefi olacağını, Türkiye’nin askeri, diplomatik yöntemlerle Suriye’deki siyasi geçiş süreciyle buradaki sorunun da çözülmeye çalışılacağını düşünüyorum. Irak hükümetiyle belki PKK’ya Kandil’de operasyonla, İran ile ilişkilerle çok boyutlu bir ana mesele olarak terörle mücadelenin Türkiye’nin gündemi olduğunu düşünüyorum. O yüzden Fırat’ın doğusunda da her şey olabilir.

ABD MALİYET HESABI YAPAR, PKK DESTEĞİNİ KESER

PKK kartını kullanmak isteyen bu kadar devlet varken ABD PKK’yı belki de sürekli destekleyecek, silahlandıracak. Bu durumda işler çok da kolay olmayacak?

Amerika şöyle çalışır. Bir proje yaparlar, devam ettirirler, maliyetine bakarlar ve belli bir noktada vazgeçebilirler. Bu hep böyle olmuştur, Amerika’nın tavrı bu. Avrupa’nın daha farklı olabilir. Bunların imkanı azaldıkça yavaş yavaş sönebilir. Burada en önemlisi Türkiye’nin kendi Kürt vatandaşları. Devletin kendi Kürt vatandaşlarıyla barışık olmasını çok hayati görüyorum. Türkiye, çözüm sürecindeki pek çok eleştiriye rağmen, sonu kötü bitmesine rağmen bence önemli bir Kürt nüfusun gönlünü kazandı. O sayede hendek meselesinde terör örgütü başarısız oldu. Bugün örgüte katılım azalmış durumda. Sokaklarda halk ayaklanması bekliyor bazı Batılı ülkeler. Bunlar, ne kadar başarısızlıkla sonuçlansa da çözüm sürecindeki söylemin ve atılan adımların sonucu. Türkiye bence bu nüfusu elinde tutmaya devam etmeli ve bunun bir terörle mücadele olduğunu anlatmalı. Zaman içerisinde insanların desteğinin kesilmesiyle, para kaynağının kesilmesiyle, silah meselesinin çözülmesiyle ve kararlılıkla Türkiye bu örgütü destekleyenlere bu işin maliyetli olduğunu ve sonuç getirmeyeceğini ispatladığında, biter.

PKK’YI TASFİYE EDEN SİLAHLARI ALIR

PKK-YPG’ye verilen 5 bin tır dolusu silah ne olacak? YPG bitse bile?

Bunu bugünden söylemek çok zor. Amerika’nın geri toplayacağını sanmıyorum. O örgütü kim tasfiye edecekse onlar alır. Gelecekteki Suriye yönetimi olabilir. Şuan çok açık bir soru.

SOÇİ ÇOK BAŞARILI DEĞİLDİ, ÇÖZÜM İÇİN DAHA ZAMAN VAR

Soçi’deki toplantıda bir takvim çıktı, bir ortak plan açıklandı. Masada konuşulanın sahada uygulanabilirliğini görüyor musunuz?

Tam tersi işliyor şu anda. Saha belirleyici, masa değil. Soçi’de Rusların zorlamasıyla o tarihte bir toplantı yapılmış oldu. Böylece Türkiye, İran, Rusya mutabakatının devam ettiği mesajı dünyaya verilmiş oldu. Rusya hala bu konuda etkili olduğunu gösterdi ama somut olarak çıkan tek şey, 50 kişilik bir anayasa komitesinin kurulması. Büyük bir başarı olduğu söylenemez. Rusya şovunu yaptı, muhalifler bir şekilde varlık göstermiş oldu ama orada kaosun devam ettiğini de gördük. Suriye muhalefeti, rejim, diğer unsurlar toparlanabilmiş değil. Bence siyasi çözüme biraz daha var, daha tam netleşmedi. Bunun için İdlib, Afrin meselelerin çözülmesi gerekiyor. Bir de Fırat’ın doğusu ne olacak? Bunlar açıkta kalan sorular, belirlendikten sonra net bir tablo çıkar diye düşünüyorum.

ALGI OPERASYONLARININ ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN

Türkiye’de Afrin operasyonunu manipüle etmeye yönelik girişimler olsa da hem anında tersine çevrilebildiği hem kamuoyu manipülasyonlara fırsat vermediği için etkili olmuyor. Ama dünya medyası için çok geçerli değil. Oradaki manipülasyon seviyesini ve alıcısını da değerlendirmenizi isteyeceğim.

Orada çözülmesi gereken iki mesele var. Birinin çözülmesi mümkün değil, o da niyet. Karşı tarafta bunu bilinçli olarak belli bir maksada yönelik olarak yazan, Türkiye’yi sıkıştırmak için yazan çevreler var. Onların niyeti değişmeyecektir. Onlara karşı yapılacak tek şey fırsat verilmemesi. Türkiye’nin sivilleri vuruyor iddiasını destekleyecek bir şeyler gelsin diye bekliyorlar. Buna mesela imkan vermemek. İkincisi ÖSO ile İŞİD’i bir araya getirmeye çalışan algı yönetimi, buna uygun malzeme çıkmasını engellemek gerekiyor. Bunun için sahada çatışanların paylaşımlarını dikkatli yapması ya da yapmaması gerek. Kontrol lazım, en önemlisi bu. İkincisi daha çok bilgilendirme yapılabilir, belki bizim gibi yabancı medyaya konuşanlara daha çok bilgilendirme yapılabilir. İngilizce bilen, konuya vakıf kişilerin biraz öne çıkması lazım. Kendini bir siyasi parti ile bağdaştırmayan, ortada durmaya çalışan ve bu konuda gerçekten Türkiye’nin bir varoluş mücadelesi verdiğine inanan kişiler varsa bunların biraz öne çıkması, sorumluluk alması gerek. Çünkü yabancı basın pek çok meseleyi hükümet propagandası olarak gördüğü için bunlara çok itibar etmiyor. O noktada olmayan kişilerin sorumluluk alıp, öne çıkıp bir şeyler söylemesi Batı’ya da bunu izah etmesi bence önem kazanıyor.