Büyük ölçüde temennidir. AK Partiyi eleştiren, muhalif kesimlerin söylediği şeyler bunlar ve doğru değil. Türkiye’nin Kürtleri diğer bölgelerdeki Kürtlerden farklıdır. Avrupa’daki benzeri sosyal yapılardan da farklıdır.
AYNI ÜMMETİN VE MİLLETİN PARÇASIYIZ
Nesi farklıdır?
Müslüman olmanın getirdiği tarihsel bir farklılık var. Ümmetin parçası olmak, Osmanlı’daki manasıyla millet kavramı içerisinde olmak Kürtleri farklılaştırır. İslam milleti ve Hristiyan milleti denir. Kürtler Müslüman milletinin parçasıdır Osmanlıda. Cumhuriyet döneminde de şöyle bir var: Evet Kürtlerin CHP döneminde canı yandı, kimlikleri inkar, varlığı reddedildi, görmezden gelindi ve bir şekilde asimile edilmeye çalışıldı, bu doğru. Biz de AK Parti olarak kurulduğumuz günden itibaren bu soruna çözümler üreterek geldik bugüne. Bizim çözüm anlayışımız barışçı bir çözüm anlayışıdır, yakarak yıkarak, daha büyük sorunlar üreterek değil. Tarihsel tecrübemiz var, bu tecrübe önemlidir. Osmanlı toplum modeli çoğulcudur. Farklı dinler, etnik yapılar birlikte yaşar. Biz de diyoruz ki medeniyet değerlerimiz, kardeşlik hukuku içerisinde bunu çözelim. Buradaki sloganımız; “eşit vatandaşlık temelinde”.
EŞİT VATANDAŞLIK TEMELİ
Aradaki makas kapandı mı peki, o noktaya geldik mi?
Geldik aslında. Şu anki mücadele bunun tam olarak yerleşip, yerleştirilmemesiyle ilgili. Bıçak sırtındayız. PKK ve arkasındaki zihniyet, Kürt meselesini Türkiye’nin barış içerisinde çözmesini istemiyor. Bu çok açık ve net. PKK karanlık bir takım odakların, tezgahların, istihbarat örgütlerinin taşeronu. AK Parti aslında bir medeniyet çağrısı yapıyor. Yerli ve milli dediğimiz budur. Diyoruz ki “bizim kendi medeniyet tasavvurumuz var, tarihsel tecrübemiz var, farklılıkları birlikte yaşattık hiç sorun olmadı. Cumhuriyet dönemi ulus devlet sürecinde zaman zaman yapılan bir takım yanlışlar nedeniyle bir takım sorunlarla karşılaştık. O halde bu sorunları gidereceğiz, barış için”. PKK ile ya da PKK’nın türevi siyasal organizasyonlarla ayrı düştüğümüz yer budur.
Nedir?
Onlar esas itibariyle şunu istiyor. Fransız devriminin ilkelerinin üzerinden kurgulanmış bir zihinle şunu söylüyorlar: İşler çok karışsın, kan dökülsün, etnik milliyetçilik inşa edilsin, şehirlere iltica niteliğinde düzensiz göçler olsun ki sekülerleşme, modernleşmeyle ve bireyselleşmeyle birlikte şehirlerde etnik milliyetçilik din haline gelsin. Bu Batı tipi bir şeydir. İşin öbür tarafında ise Öcalan’ın başından beri söylediği var: Her Kürt evinden bir cenaze çıksın, insanların yüreği yansın ki böyle olsun.
PKK’NIN YALANLARI AK PARTİ DÖNEMİNDE DEŞİFRE OLDU
Bu dediğiniz, oldu mu sizce?
Başlangıçta sanki Kürtlerin demokratik ve bir takım toplumsal hak ve özgürlüklerini savunuyor gibi söylemlerle Kürtlere yaslanıyordu. PKK’nın bu çağrılarının tamamen yalan olduğu AK Parti ile birlikte deşifre oldu. Bu istediği gerçek olmadı. Bu ne zamana kadar sürdü? Hendek eylemlerine kadar, 2015 Haziran seçimlerine kadar, Kobani olaylarına kadar. Toplumu tereddüde düşürmek istiyor. Bunlar Kürt gibi Kürtler gibi konuşuyor, AK Parti Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş reformlar yapıyor, kucaklıyor, kalkındırıyor fakat PKK buna karşı, beklentileri sürekli hayalperest bir noktaya taşıyor, tam çok önemli bir proje hayata geçirilmiş hemen onun çok üstünde olmayacak bir şey söyleyip o olumlu gelişmeyi boşa çıkarmaya çalışıyor. Biz Kürt kardeşlerimizin bu süreçte, bu ayrımı yapacak noktaya geldiğini düşünüyoruz.
FETÖ İLE BAŞARILI MÜCADELE PKK İLE MÜCADELEDE BAŞARIYI GETİRDİ
Kürtler artık bunu görüyor, bu ayrımı yapıyor mu peki?
Şu da var. FETÖ ile etkin mücadeleyle birlikte PKK’yla da etkin mücadele yapıldığına şahidiz. Bu şu demektir, FETÖ’nün arkasındaki zihinle PKK’nın arkasındaki zihin aynı. Demek ki sözüm ona PKK ile mücadele edenler, tavşana kaç tazıya tut yapıyordu. Mesela Hakkari bölgesinden 11 generalin FETÖ’den tutuklanmış olması çok anlamlıdır. Mesela 2. Ordu Komutanı Huduti’nin daha yakın zamanda FETÖ’den hüküm giymesi çok önemlidir. Çünkü bütün kolordular, Hakkari bölgesi, Urfa bölgesi, Diyarbakır bölgesi oraya bağlıdır. Şu kadar insan görevden alınıyor, normalde Silahlı Kuvvetlerin faaliyetlerinde bir azalmaya zayıflamaya yol açacağı beklenir. Hatta başlangıçta böyle de iddia edildi ama gördük ki tam tersi; güçlendi. Türk Silahlı Kuvvetleri artık daha etkin bir koordinasyonla, daha doğru bir hedeflemeyle, daha doğru bir zamanlamayla etkin bir mücadele ortaya koyuyor. Yani AK Parti’nin Kürt meselesini kavga gürültü yapmadan çözme çabaları reformlarla, demokratikleşmeyle, sivilleşmeyledir. PKK bunu sürekli zehirlemek engellemek istedi.
TÜRKİYE’NİN TAPUSU HEM TÜRKLERİN HEM KÜRTLERİN ELİNDE
Ama Kürt vatandaşlarımız dışarıdakilerden farklıdır. Türkiye'deki Kürtler dağınıktır. Sadece bölgede değil. Çünkü Türkiye’nin tapusu herkesin elindedir. Herkestedir. Türklerin elindedir, Kürtlerin elindedir. Yalova'da da, İstanbul'da da, Muğla'da da, Antalya'da da, Karadeniz'de de, Güneydoğu'da da, Hakkari'de de tapu 81 milyonun elindedir. Dolayısıyla Kürtler de İstanbul'da, Ankara'da, Bursa'da, İzmir'de, Antalya'da her yerde geniş kesimler halinde yaşıyor. Hangi apartmana gitseniz büyükşehirlerde, Kürtler ile Türklerin bir arada, iç içe yaşadığını görürsünüz. Irak gibi, Suriye gibi veya Avrupa'daki Katalanlar, İrlandalılar gibi izole değildir. Dolayısıyla insanlar iç içe olunca herkes diğerinin ne düşündüğünü biliyor.
ETNİK TANIMLAMA YAPMIYORUZ
Bu anlattıklarınızdan Kürtler gibi Türklerin de PKK’nın yapmak isteği gibi ayrışmadığını bilakis karıştığını, kaynaştığını anlıyorum. Bu nedenle mi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı AK Parti manifestosunda Kürtlere özel bir vurgu yoktu?
Etnik tanımlama üzerinden yoktu. Ama 81 milyon vatandaşın tamamının temel hak ve hürriyetleri, özgürlükleri, kültürel gelişmesi, kendini ifade etmesi bütün bunlara ait temel vurgular vardı. Çünkü biz aslında o safhayı geçtik. O safha 2005 yılına kadardı. 2005 yılında Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Diyarbakır'da “Kürt sorunu vardır, benim sorunumdur” deyip arkasından bir dizi reformlar ortaya koyup, o reformları hayata geçirmesi, çözüm süreci, demokratikleşme süreci, açılımlar ile o tarihe kadarki süreç tamamlandı.
KÜRT SORUNU DEĞİL KÜRTLERİN PKK SORUNU VAR
Türkiye “Kürt sorunu vardır” parantezini kapattı mı tamamen?
O manada bir Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin PKK sorunu vardır. PKK'nın çağdışı bir zihniyetiyle kurgulayıp dayattığı anlayış artık müflistir. Kürtler de bunun farkında. Bunun savunulacak bir tarafı kalmamıştır. Bağımsız Birleşik Sosyalist Kürdistan ile yola çıkıp PKK silahlı terör örgütü üzerinden, terör eylemleriyle farklılığı derinleştirmek, barış yerine çatışmayı getirmek, kini, kanı yerleştirmek istediler. Şimdi Kürt vatandaşlarımız bunun ayrımında.
PKK’NIN VATANDAŞ ÜZERİNDE KURDUĞU KORKU BİTTİ
Ne değişti?
O süreçte vatandaşlar PKK ve uzantılarının özellikle belediyeler üzerinden kırsalda ciddi baskılarına maruz kaldılar. İnsanları farklı bir düşünceye sahip olduklarını ifade edemez hale geldiler. Hürriyetlerine kısıtlama getirildiler, ağır haraç almalar, dağa götürmeler, “ya oğlunu ya kızını vereceksin ya da bilmem kaç yüz bin dolar para” dediler. İş bu noktalara geldiğinde FETÖ’nün devlet yapısı içinde etkin olduğu, dolayısıyla PKK ile silahlı mücadelenin arzu edilen düzeyde gerçekleşmediği süreçte vatandaşın devlete ve güvenlik kuvvetlerinin PKK ile mücadelesi hususunda kafasında soru işaretleri oluşmuştur. Yani ona çok güvenemiyor. Yarın öbür gün ben bununla baş başa kalacağım diye çekiniyor. Şimdi işte o korku bitti.
TERÖR MÜCADELEDE BAŞARI BÖLGE İNSANINI RAHATLATTI
Doğu ve Güneydoğu açısından böyle bir rahatlama var. Biliyoruz ki PKK'nın uzantısı olan siyasi parti oluşumlarının görünürde sahip oldukları destek sanal bir destekti.
Bunu neyle sağlıyorlar? Kırsalda sandıklar, şehir merkezinde bilmem ne üzerinde baskılar kuruluyor, bilmem neler devreye giriyor. İnsanlar da bulaşmak, karışmak istemiyor. Artık insanların kanaatlerini özgürce ifade edebilecekleri bir duruma gelindi. Tabii demografik yapımız çok dinamik. İki seçim arasında milyonlarca yeni seçmen –yaşın da indirilmesiyle- oy kullanıyor. 81 milyonun tamamı için geçerli bu. Dolayısıyla yeni parametreler, dinamikler, talepler çıkıyor ortaya. Esas onları ölçmek ve politika, söylem, proje geliştirmek gerek.
TÜRKİYE’NİN BEKA SORUNU KÜRTLERİN DE SORUNUDUR
Değişen parametrelere bakarak ne vaat ediyor AK Parti Kürt seçmene?
Bir kere ajandamızın ilk kısmında silahlı terör örgütünü etkisiz hale getirme var. Çünkü bunun arkasında daha büyük bir plan var. O plan Türkiye'de devletin bekasını hedef alıyor. Bu Kürtlerin de Türklerin de ortak sorunudur. Bunu bizim anlatmamız lazım. PKK ile bunun için mücadele ediyoruz, bir bu.
İki, Ortadoğu'yu PKK üzerinden kan gölüne çevirmeye çalışıyorlar. PKK Ortadoğu'yu kan gölüne çevirmenin araçlarından birisidir, tıpkı DAEŞ gibi. Dolayısıyla biz bununla da mücadele ediyoruz. Bununla mücadele ederken önce ilk aşamayı tamamlamamız lazım. Bu esnada bölgenin batıyla sosyoekonomik farklını gelişmişlik makasını kapatmanın çabasındayız.
TERÖR YATIRIMLARA ENGEL OLUYOR
Çünkü hayat devam ediyor. İnsanların her akşam sofralarına yemek gelmesi gerekiyor. Okulu bitiren gencin iş bulması gerekiyor. Yatırımlar, teşvikler, projeler, bir sürü tedbirler var. Fakat terör örgütü tehdit olduğunda bunlar hayata geçmiyor. Dolayısıyla önce bunu sıraya getirelim ki ekonomik kalkınmamızı refahımızı arttıralım.
AK Parti olarak yaptığımız reformlarla oluşturduğumuz yasal çerçeve Türkiye'nin temel hak ve hürriyetler, kültürel gelişim açısından önünün açık olduğunu zaten gösteriyor. Bütün mesele orada yoğunlaşmak ve bu yönde ikincil üçüncül düzenlemeleri hayata geçirmektir. O zaman entegrasyon da daha kolay olur; toplumun farklılıklarıyla birlikte, isteyenin kendi etnik kültürünü yaşayabileceği, ifade edebileceği, politik tercihlerinde şiddete başvurmadan uygulayabileceği bir rejim.
24 Haziran seçimlerine 26 gün kaldı. AK Parti Cumhur İttifakı çatısı altında seçime gidiyor. MHP ile kurduğu ittifakın Kürtler nezdinde oy kaybına neden olacağı iddiasını tekrar sormak istiyorum?
Bu doğru değildir. O zaman ben de şunu sorayım. AK Parti MHP yerine CHP ile ittifak yapmış olsaydı bu soru sorulur muydu? Eğer onlar için de sorulacaksa MHP ile ilgili neden sorun oluşuyor? Yok, eğer sorulmuyorsa o zaman bunu söyleyenlerin hesabı başkadır.
KÜRTLERE TÜRKLÜK ADINA AYRIMCILIK YAPAN CHP’DİR MHP DEĞİL
MHP’nin Türk milliyetçisi olması bu iddiaya dayanak olmuş olabilir mi?
Ama hiç kimse CHP kadar Türklük adına Kürtlere ayrımcılık ve kimlik inkarı yapmadı, yapılanlar CHP zamanında yapıldı. Hepsini CHP yaptı. Vatandaş şu düzeye ulaştı bence; sonuçta Türkiye’nin yönetimi ile ilgili herkesin bir tasavvuru vardır. İttifaklar benzer düşüncelerin bir araya gelmesidir, bunun etnik kimliklerle, etnik kültürlerle veya demokratikleşme sivilleşme ile bağlantısı yoktur. AK Parti kendi iddialarından, felsefesinden, değerlerinden, medeniyet tasavvurundan vaz geçmiş değildir. Sonuçta, Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni hayata geçiriyor, bu hükümet sisteminin hayata geçirilmesi Cumhuriyet tarihinin en büyük reformudur. Bu büyük reformu AK Parti tek başına yapmıyor. Milliyetçi Hareket Partisi diyor ki, ben de sizinle reformun bir parçasıyım. AK Parti’nin kendi tasavvuru var, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kendi tasavvuru var.
KÜRTLER CUMHUR İTTİFAKINI ANLAYACAK POLİTİK OLGUNLUĞA SAHİPTİR
Öte yanda Milliyetçi Hareket Partisi’nden kopup kurulan İyi Parti, CHP ile ittifak yapıyor, yanına Saadet Partisi, hatta listelerinden Demokrat Parti giriyor. Onlar seçim barajını aşmak için bir teşebbüse girdilerse bu tarafta da AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini hayata geçirilmesi yönünde bir birliktelik oluşturmuştur. Türkiye Cumhuriyetinde etnik kökeni Türk olan kardeşlerimiz var, Kürt olan kardeşlerimiz var, Rumeli’den gelen kardeşlerimiz var, Kafkaslardan gelenler, muhtelif yerlerden gelenlerimiz var. Dolayısıyla biz, birisi Türk milliyetçisi diye ülkenin selameti için gerekli olan bir reformu “hayır sizinle yapmıyoruz” diyemeyiz. Bence Kürt vatandaşımız da bunun farkındadır, bu ayrımı yapabilecek politik olgunluğa Kürtler herkesten fazla sahipler.
BARZANİ YÖNETİMİ TÜRKİYE’DEN HEP DESTEK GÖRDÜ
Kuzey Irak’ta yapılan referanduma Türkiye’nin tutumu katı oldu. Bunun Kürtler üzerinde AK Partiye karşı negatif bir yansıması oldu mu?
Burada mesele o tarihteki bir referandum. Bizim değerlendirmelerimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlendirmesi Ortadoğu’da yapılan operasyonların hayata geçirilmek istenen bir takım projelere hizmet edeceği yönünde. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bu karar ilan edilmeden önce, Cumhurbaşkanımızla istişaresi yapılsaydı veya Türkiye Cumhuriyetiyle resmen veya gayri resmi yapılsaydı, bunlar kendilerine anlatılırdı. Bütün Kürtler şunu bilir, Kuzey Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Başkanı Sayın Barzani ve Ailesi ve bütün yönetim kurumu Türkiye Cumhuriyetinden hep dostluk, hep destek gördü. Özellikle AK Partiden. Dostluk ve kardeşliğin getirileri nelerse, bütün alanlarda gösterdi bunu Türkiye. Askeri alanlarda yardımcı oldu, hem mali anlamda, hem hak hukuklarının üçüncü şahıslar nezdinde savunulması takip edilmesi, dile getirilmesi anlamında diplomatik kanallarla oldu. Hem de ekonomik olarak oldu. Ticaret partnerimiz aynı zamanda. Bizim bu duygularımızda değişiklik olmadı. Biz o tarihte referandumun yanlış karar olduğunu, bunun bölgeye huzur getirmeyeceğini söyledik.
BATILILAR BİRLEŞİYOR, BİZE SÜREKLİ “BÖLÜNÜN” DİYORLAR
Neden? Hangi gerekçeyle ve argümanlarla?
Ben Meclis’te konuşma yaptım o süreçte, şunu söyledim: Batılıların son yüzyılda çıkardığı iki savaş var, I. ve II. Dünya Savaşı. II. Dünya savaşını bitirdiler çünkü onların kendi arasındaki bir savaştı. Ne ile bitirdiler? Avrupa Birliği fikri ve entegrasyon projesiyle; birleşerek. Ama I. Dünya Savaşı devam ediyor, henüz bitmedi. Komplikasyonları, tezahürleri, yansımaları, borçları devam ediyor. Niye devam ediyor? Çünkü hedefinde Osmanlı toprakları var, İslam medeniyeti ve Ortadoğu var. Bir sorun olduğunda Batılılar bize çözümle ilgili hangi reçeteyi sunuyorlar? Bölünmeyi! Diyorlar ki “bölünün!”. Kendilerine de “sorunu birleşerek çözün”. En son Katalanya’daki durumda net şekilde ortaya çıktı. Madem öyle neden kendi sorunlarını, ihtilaflarını bir araya getirerek çözüyorlar da bizim herhangi bir problemimizde, iki komşu, iki kardeş topluluk veya iki mezhep arasındaki ihtilafta bölünün diyorlar? Böyle bir süreçteki bağımsızlık referandumunu eğer Batılılar destekliyorsa bunu iyi düşünmek lazım çünkü onların istekleri bizim gerçek talebimiz olamaz. Onlar kendi ajandalarını, kendi hedeflerini bize dikte ettirmeye çalışıyorlar.
ROJAVA RÜYASI KÜRTLERİN KABUSU OLDU
AK Parti ve Kürtler arasına Afrin Operasyonu girdi diyenler de var. Buna cevabınız nedir?
Orada bir PKK yapılanması var. Bir Erbil ziyaretimizde Sayın Barzani’nin bizzat şunu dediğine şahidim: “Suriye’de yaşayan Kürdistan Demokrat Partililere PYD’lilerin yaptığı zulmün haddi hesabı yok. Ne kadar mensubumuz varsa katlettiler, sürdüler, eziyet ettiler, hapsettiler. Bölgede bir PKK hegemonyası kurmak istediler, bunu da PYD üzerinden yaptılar -ki PKK ile PYD arasında zerre fark yok. Tüzükleri aynı. PYD tüzüğünde Öcalan’ın adı kayıtsız şartsız önderlik olarak yazılıdır, ilkeleri prensipleri aynıdır. Orada Kürt özerk bölgesinden ziyade bir PKK özerk bölgesi planladılar. Oradaki Kürtleri, Müslümanları, dindarları, İslami siyasi görüşe sahip Kürt kardeşimizi tasfiye ettiler. TRT Kürdi Rojava’nın Rüyası adında bir belgesel yayınladı. Başka dillere de çevrildi, internette vardır. Orada da görüldüğü gibi mesele şuydu: Bu bir PKK yapılanması. Arkasında uluslararası istihbaratlar var. Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeye, kan gölüne çevirmeye çalışan iradenin güçleri ve çabası var.
İşaret ettiğiniz durumu Hakkari’deki İstanbul’daki, İzmir’deki Şırnak’taki Kürtler de görüyor mu sizce?
Görenler çoğunlukta. Bunun tabii ki çok iyi anlatılması lazım.
OHAL VATANDAŞA DEĞİL TERÖRLE MÜCADELE EDEN DEVLETE
OHAL’deyiz, seçime gidiyoruz ve şöyle bir durum var: OHAL eskiden bölgede süren bir OHAL’di, AK Parti seçilir seçilmez OHAL’i kaldırmıştı. Şimdi Türkiye yine AK Parti iktidarı döneminde ve OHAL’de seçime gidiyor. Bu durumun yansıması nedir bölgeye?
OHAL dendiğinde vatandaşın hayatını ne kadar doğrudan veya dolaylı ilgilendirdiği hususu vardır. Şu anki OHAL eski OHAL değil. Bu OHAL, bu olağanüstülük devletin kendi kadroları içindir, bürokrasi içindir, bir de terör örgütleri FETÖ, DEAŞ, PKK ile mücadele etmek içindir. Vatandaş örneğin Elazığ Maden’den kara yoluyla Diyarbakır’a giderken on kere durdurulup aracı aranıyor, kimlik kontrolü yapılıyorsa OHAL’in insanların günlük yaşantısına etkisi oluyordur, vatandaş bundan rahatsız olur. 2002’ye kadar, bizden önceki OHAL böyleydi. Ben 2002 seçimlerinde Diyarbakır milletvekili adayıydım, ilçelere gittiğimde arabamı durdurur ararlardı. Veya Deniz Baykal Lice’ye 60 km kala durdurulmuş, bir astsubay emriyle ileriye geçmesine izin verilmemişti. Bugün böyle bir OHAL yok. İnsanların günlük hayatında, sokakta OHAL’e dair bir belirti yok. Sadece devlet kurumlarının terör örgütü mensuplarıyla gerektiği yerlerde silahlı, diğer yerlerde istihbari çalışmalarla, uygulamalarla sürdürdüğü mücadelede var.
KÜRTLERDEN EN FAZLA OY ALAN PARTİ AK PARTİ
“Saadet Partisi kilit parti olacak” deniliyordu. Abdullah Gül projesi çökünce kilit de boşa düştü. Ama şimdi HDP’nin barajı aşıp aşmamasına bağlı olarak Meclis aritmetiği değişecek. Ne dersiniz Kürtlerin oyunu alan seçimi kazanır mı?
Türkiye’deki siyasi partiler içinde en fazla Kürt oyunu alan parti AK Partidir. Bir kere bu böyledir. HDP barajı aşar mı aşmaz mı önümüzdeki süreçte göreceğiz. Vatandaş neye inanıyorsa tercihini ona göre yapar. Fakat bizim gördüğümüz HDP açısından iki nokta var. Bir, HDP üzerinden legalleşmeye ve parlamentoya girmeye çalışan, normalde başka şartlarda parlamentoda temsili mümkün olmayan aşırı Türk solu, marjinal gruplar var. Bir de HDP’nin şehirlerde yaşayan Kürt vatandaşlarımıza daha milliyetçi bir söylemle yaklaştıkları bir siyaset tarzı var. Bunlar arasında bir tartışma var.
VATANDAŞLARIMIZIN TERCİHLERİNE SAYGILIYIZ
7 Haziran öncesi de vardı marjinal Türk solunu sırtında taşımak istemeyen bir kitle?
Böyle mi olmalı, olmamalı mı tartışması yine var. 24 Haziran’da göreceğiz. Bugünden bir şey demek olmaz. O seçmen iradesine bağlı. Biz işin o kısmında değiliz, AK Parti olarak vatandaşımızın tercihlerine saygılıyız. Demokratik rejimi mütekâmil manada hayata geçirmeye çalışıyoruz. Türkiye’ye kalkınma, refah ve demokratikleşme vaat ediyoruz. 81 milyonu kardeş kabul ediyoruz. Türkiye’de etnik temelli tartışmaların dışına çıkarmaya çalışıyoruz. Bu da aidiyet duygularını güçlendirerek, demokratikleşme ve sivilleşmeyle her vatandaşın kendisini başı dik, alnı açık şekilde hangi etnik kökenden ise mesela Kürt ise ‘ben Kürdüm’ diyebileceği, bununla iftihar edebileceği, bundan asla korkmayacağı ve gücenmeyeceği bir sistem oturtmaya çalışıyoruz.
DEMİRTAŞ’I BİZ DEĞİL, SUÇ İSNATLARI NEDENİYLE YARGI TUTUKLADI
Selahattin Demirtaş tutuklu ve partisinin Cumhurbaşkanı adayı. Muhalefet partilerinin tamamı ve Cumhurbaşkanı adayları Demirtaş’ın salıverilmesini istiyorlar. Bu talebe dair değerlendirmeniz nedir?
Bence bunlar seçimlik taleplerdir. Kanaatimiz şu: Demirtaş bizim siyasi tercihimiz, taleplerimiz, isteklerimiz doğrultusunda cezaevine girmedi. Yargının isnat ettiği suçlar var. Yargının kararıyla orada. Çıkacaksa yargının kararıyla çıkmalı. Bu bizim karar vereceğimiz bir şey değil. Ben muhalefet partilerinin de benim gibi düşündüğünü fakat seçim endişesiyle böyle konuştuklarını görüyor, bunu etik bulmuyorum. Keşke isnat edilen o suçlar isnat edilmemiş, o olaylar yaşanmamış olsaydı, ben ancak onu temenni ederim. Terör örgütüyle arasına mesafe koysa, insanlara “gidip hendekleri savunalım” demeseydi keşke. 2015 öncesi söylediği gibi “PKK’ya silahları bıraktıracağız” deseydi ve bunu hayata geçirseydi.
SAADET’İN ADAYLARI ETKİLEMEZ
Eski AK Partili Ahmet Faruk Ünsal, HDP milletvekili Altan Tan ve eski Fazilet Partili Haşim Haşimi Saadet Partisinden aday. SP de vaktiyle bölgeden oy almış bir parti. Kamuoyunca bilinen isimlerin AK Parti’nin bölgedeki potansiyel oyunu etkileme gücü var mıdır?
Etkilemez. Bir gücü olsa, bir partiden aday olduğunda o güç gelir, bağımsız olduğunda da o güç gelir. Dolayısıyla ona halk karar verir.
CHP BÖLGEDEN KOPUK
HDP ve AK Parti dışında bölgede parti yok, Hüda Par’ın ise belli oranda oyu var. 24 Haziran’da farklı bir fotoğrafla karşılaşır mıyız? Başka partiler görünür bir oy alabilir mi? Mesela CHP, mesela Saadet Partisi?
Sahada karşılık yok, CHP bölgeden kopmuş. 70’lerde bir eğilim vardı CHP’ye fakat sonraki süreçte CHP’nin 1940 model düşüncelere tekrar dönmesiyle koptu. 91’de SHP ile HEP arasında bir birliktelik oldu, o da farklı sonuçlandı.
ÇÖZÜM SÜRECİ ŞEKLİNDE BİR ÇALIŞMAMIZ YOK
İlnur Çevik, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı sıfatıyla seçimlerden sonra çözüm sürecinin başlayabileceğini söyledi, haliyle tartışma çıktı. Nedir işin aslı?
İlnur Bey’in neye dayanarak söylediğini İlnur Bey’e sormak lazım. Ben bu konularla ilgili kanaatimi söyledim. Toplumun bu manadaki beklentilerinin karşılanması, aşama aşama gidiyor. Biz bir takım fazları geçtik, şimdi başka bir fazdayız. Elbette ki toplumsal dinamikler, beklentiler, taleplerin ortaya koyacağı yeni gelişmelerle biz toplumun demokratikleşme ve sivilleşme alanında ihtiyaçlarını, beklentilerini zaten kendi tasavvurumuzun bir parçası olarak değerlendirir, kararlaştırır, hayata geçiririz. Bizim toplumla olan sözleşmemiz budur. Ama o başlık altında şuan itibariyle bir çalışmamız yok.
GELİN, DİYARBAKIR’I BİRLİKTE DİRİLTELİM
Diyarbakır’a gideceksiniz, kahvelerde, köylerde, sokaklarda insanlara ne söyleyeceksiniz şahsınız ve partiniz adına?
Diyarbakır kimliği benim içi çok önemli. Diyarbakır Osmanlı’nın çok önemli vilayetlerinden birisi. Cumhuriyetin de 50-60 hatta 1970’lere kadar Güneydoğu’nun Paris’i olarak bilinirdi. Kültürel gelişmişlik ve refah anlamında. Çünkü dünyanın plüralizmi en iyi uygulayan şehridir. Tarihi böyledir. Ne oldu da Diyarbakır bu dokusunu kaybetti? Biz bu sebepleri Diyarbakırlılarla birlikte ortadan nasıl kaldırırız, Diyarbakır’ı tekrar görkemli bir medeniyet haline nasıl taşırız, bunu yapmamız lazım. Yıkılan Sur’un inşası var. Çağdaş mimarinin özünü taşıyan, şehrin ruhunu koruyan biz şehri yeniden nasıl inşa ederiz. Daha çok bunun üzerinde duracağım, insanlara anlatacağım, “gelin Diyarbakır’ın dirilişini birlikte gerçekleştirelim” diyeceğim.
Listelerle ilgili bazı itirazlar yansıdı kamuoyuna?
Her seçimde olur, 2002’de de 2007’de de vardı, 2011, 2015’te de.
İSTANBUL’A BAŞVURDUM, GENEL BAŞKANIM DİYARBAKIR’A GÖNDERDİ
Dahliniz var mı listenin hazırlanmasında?
Yok. AK Parti kurullar, kurallar partisi, temayüller, değerlendirmeler yapılıyor, alt komisyonlar çalışıyor. Üst kuruldan karar çıkıyor. Şahsım ile ilgili kısmını söyleyeyim. Ben Diyarbakır’a müracaat etmedim milletvekili olarak. Bunu özellikle söylemek isterim. Bana söylenen, oraya gitmem gerektiği. Parti karar verdi, genel başkan oraya gideceksin dedi, gerisini tartışmadık. 2015’te de ben Diyarbakır’a müracaat ettim, 1 Kasım’da İstanbul’a gittim. Bu seçimde de İstanbul milletvekili olmam hasebiyle, İstanbul 3. bölgeden müracaat ettim çünkü çok hemşerimiz var. Fakat Sayın Genel Başkanımız demişler ki “Diyarbakır’a gitsin”.