22 Kasım 2024 Cuma / 21 CemaziyelEvvel 1446

ABD’ye hizmet PKK’yı bitiriyor

Kürt kanaat önderi Orhan Miroğlu, 15 Temmuz ile hendek terörünün arkasında aynı gücün olduğunu vurguladı, “Bölünme kaygısı Kürtleri PKK’dan uzaklaştıran en önemli sebep” dedi.

FADİME ÖZKAN26 Mart 2018 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
ABD’ye hizmet PKK’yı bitiriyor

MİROĞLU: PKK, hendek stratejisiyle ona oy verenlerin onurunu kırdı, evlerini başlarına yıktı, bir ekmeğe muhtaç etti. Devlet bölgede sadece inşaat yapmıyor, insan onurunu da onarıyor. PKK’nın ABD hizmetinde olduğunu gördü bölge insanı.

YPG’nin alan tuttuğu Afrin TSK ve ÖSO güçlerince 58 günde ele geçirildi, halka insani yardım ulaştırıldı ve ilçede demokratik bir yönetimin kurulması için de yerel temsilciler hızla örgütlenmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan sırada Münbiç ve Sincar var diyor. Kandil de hedef. Güney sınırımız terörden temizlenene dek mücadele sürecek öyle görünüyor. Size şunu sormak istiyorum: PKK ve uzantıları kendilerinin Kürt temsilcileri olduğunu, Türkiye’nin Kürtleri hedef aldığını iddia ediyor. Askeri harekatlar ve neticesinde yaşanan kayıplar Türkiye Kürtlerini nasıl etkiliyor?

Afrin operasyonu başladığında, PKK ve onu Ortadoğu’da kontrol eden küresel ve bölgesel güçler, Kobani’de olduğuna benzer bir sonuç bekliyordu. Kürt siyasi oluşumlarının çeşitli kanatları, Erbil, AB, ABD ve hatta Rusya, Türkiye’ye karşı bir blok halinde karşı çıkacak ve Afrin, Kürtler’in bir çeşit Vietnam’ı olarak bütün dünyaya servis edilecekti. Ki hatırlayalım, Kobani’nin DAİŞ işgaline karşı savunulması biraz böyle bir sonuç yaratmıştı. Kobani Haziran seçimlerinde tek başımıza iktidar olmamıza engel olan başlıca sebeptir. Ama Afrin’de benzer bir gelişme olacağını umanlar, fena halde yanılıyorlardı. Birincisi, Kürtler bu defa vekalet savaşlarının bir enstrümanına dönüşmüş olan PKK/PYD’ye karşı Türkiye’nin verdiği mücadeleyi, kendilerine karşı girişilmiş bir savaş olarak görmediler. Suskunluk kapladı her yanı. Kimileri OHAL’e filan bağlıyorlar bu suskunluğu ama alakası yok.

PKK KÜRTLERİN ONURUNU KIRDI

Ne ile alakası var?

PKK, hendek/çukur stratejisinde, ona oy verenlerin adeta onurunu kırdı, evlerini başlarına yıktı, bir ekmeğe muhtaç etti. Devlet şimdi bölgede sadece inşaat yapmıyor, PKK’nın kırdığı insan onurunu yeniden onarıyor. Üçüncüsü, Avrupa soğuk savaş döneminden kalan bir örgüt olan PKK’dan yoruldu artık ve bu örgütün ABD’yle giriştiği maceralar Avrupalıları çok da ilgilendirmiyor, belki de endişelendiriyor. Dördüncüsü, Kürt halkı bilhassa doksanlı yıllarda, bu örgüte duygusal ve belli bir ulusal psikolojinin etkisiyle yaklaşıyordu.

PKK’YA ARTIK DUYGUSAL DEĞİL GERÇEKÇİ BAKILIYOR

PKK paradigmaları çöktü mü diyorsunuz?

Tamamen. Aradan kırk yıl geçti, şimdi PKK’ya karşı duyulan duygusallığın yerini, gerçekçilik alıyor. Sonuç olarak PKK’nın kendince yürüttüğü mücadeleyi, Kürtler kendi mücadeleleri olarak görmüyor. Şapka düştü kel göründü. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Diyarbakır il kongresinde söylediği gibi, mesele demokrasi talebi olsaydı, çözüm süreci ve AK Partinin hayata geçirdiği demokratikleşme reformlarından sonra, bir tek terör eyleminin olmaması lazımdı. Ama PKK, çözüm süreci dahil, demokratik reformları hep eylemle, sözüm ona, “demokratik halk savaşı” stratejisiyle karşıladı. PKK’nın niyetini hem devlet hem Kürt halkı anlamış bulunuyor… Şunu kabul etmek lazım tabii, Türkiye Kürtleri ve diğerleri, Afrin’in içlerinde şiddetli bir savaşın olmamasına seviniyor elbette -ki olmaması gerçekten hayırlı olmuştur ve şiddetli bir savaşın olmamasının sebebi, Türkiye’nin ortaya koyduğu kararlılıktan ve PYD’nin ummadığı kadar sahipsiz kalmasından başka bir şey değildir. Yoksa Kandil, habire direnme talimatları gönderip duruyordu. Ama daha harekatın başlarında Kanton yönetimi Afrin’i terk etmeye başlayınca, çözülme başladı.

AMERİKAN ÇIKARLARI İÇİN ÖLMEK ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ DEĞİLDİR

Sincar ve Kandil’de PKK kampları var. Muhtemelen o kamplarda cebinde TC kimliği bulunan çok sayıda Türkiyeli var. Oğlu kızı PKK’da olan Türkiyeli aileler bu harekatlar hakkında ve PKK hakkında ne düşünür ne hisseder?

Kandil coğrafya olarak eski önemini kaybetmiş görünüyor. Lider kadronun korku ve endişeleri arttıkça, daha mobilize bir hareket tarzı gelişiyor. Kandil'in İran kontrolünde olması yine de önemli. PKK'nın asıl sorunu, hiçbir haklı ve meşru yanının kalmamış olması. Çeşitli ülkelerde, kullanışlı bir kart olmaktan çıkıyor PKK. Çünkü Türkiye’de temel paradigması çöktü. Sincar'daki varlığı sadece Türkiye'ye karşı değil, hem bölgesel hükümetin anayasasına, hem Irak anayasasına göre suç. Irak'ta PKK'nın varlığından kimse mutlu ve memnun değil. İçindeki militanların bir kısmı evet Türkiyeli, ama bu zamanda doğru yerde durmuyorlar. Yaşanan bunca tecrübe onlara nerede durmaları gerektiğini çoktan göstermiş olmalıydı.

PKK’NIN BERLİN DUVARI YIKILIRSA…

Kanaatime göre, 2004 yılında PKK'dan ayrılan 2000 civarında PKK'lı gibi davranabilir ve PKK'yı terk edebilirlerse, bu örgütün içindeki Berlin duvarının çökmesine katkıda bulunmuş olur ve belki ilerde isterlerse siyasi sürece katılabilirler. Amerikan çıkarları için ölmeyi seçmek, özgürlük mücadelesi vermek demek değil. Ailelerinin içinde bulunduğu endişeleri, acıyı anlamalıyız, bu ailelere her türlü desteği sunmanın gerekli olduğu kanısındayım.

PKK/HDP’Yİ DESTEKLEYENLER MÜTHİŞ KARARSIZ

PKK ile askeri mücadele başından beridir var aslında. Kürt sorunun çözümü ile PKK mücadelesinin birbirine karıştırıldığı da oldu ne yazık ki. Siz bu meseleleri yaşayarak tecrübe eden biri olarak söyler misiniz, şu an ne olmakta?

Bölgede ne oluyor? Bir kere, tarihi bir kırılma anı yaşanıyor. Mardin'de iki seçim bir referandum yaşadım. Güvenlik açısından sorunlu bazı yerler var, çok gidemedik. Şimdi o bölgelerin muhtarlarıyla bir zamanlar giremediğimiz Nusaybin gibi ilçelerimizde buluşuyoruz. Bu ay böyle iki toplantı yaptık otuz kadar muhtarımızla. Sizinle aramızdaki duvar yıkıldı diyorum, sizi AK Partiye davet etmiyorum, oy da istemiyorum, ama bir muhasebe yapmanızı istiyorum. Nusaybin'in geleceğini yeni maceralara atamayız diyorum. Bu yaklaşımdan çok etkilendiklerini duyuyorum. Şimdiye kadar PKK/HDP'yi destekleyen insanlarda müthiş bir kararsızlık görülüyor. AK Parti’ye ve devlete güvenmek istiyorlar, bu çok açık. Öte yandan, otuz yıldır peşinden gittikleri ve ağır bedeller ödedikleri bir siyasi mecra var. Ama bir yandan da bilhassa Afrin'den sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı yolunda bir gerçeklik de var. Biliyoruz tabii, hiç bir siyasi anlayış kendiliğinden başka bir şeye dönüşmez. Hala bir “ öbür Mardin” bir “öbür Diyarbakır” var ve AK Parti bunun farkında olmalı.

MESELE YENGİ YENİLGİ MESELESİ DEĞİL

Neyi kast ediyorsunuz?

Dozu yüksek, enerjisi kusursuz siyaset yapma zamanıdır. AK Parti 2019 seçimlerine içe dönük bir mücadele anlayışıyla değil, dışa dönük ve halkı kazanmaya yönelik bir siyaset tarzıyla hazırlanmalıdır. Meseleye yengi, yenilgi mantığıyla yaklaşamayız. Yenilen Kürt halkı ve haklı talepleri değil, PKK ve onun yanlış anlayışıdır. Son kitabımda, PKK paradigmasının hem Türkiye'de hem Suriye'de çöktüğünü söylerken, PKK Suriye'de kantonlar oluşturuyordu. Ama kantonlar da bu fikir de Afrin'de çöktü. Yerine ne konulacak bu önemli.

CUMHURBAŞKANI MARDİN VE DİYARBAKIR’DA İLGİYLE KARŞILANDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta partisinin Diyarbakır ve Mardin kongrelerine katıldı, konuşmalar yaptı. Bölge Erdoğan’ı ve AK Partiyi nasıl karşılıyor sizce?

Şunu söylemek isterim ki, herkesin gözü Cumhurbaşkanımızda, onun liderliği ve üstlendiği misyon her geçen gün daha da vazgeçilmez hale geliyor. Son olarak Mardin ve Diyarbakır kongrelerinde verdiği mesajlar çok önemliydi, demokrasinin ve özgürlükler için mücadelenin bitimsiz olduğunu söylerken, bizi demokrasi ve özgürlükler için daha fazla mücadele etmeye çağırıyordu aslında,  kalabalıklardan ve ilgiden memnun kaldı, bunu da haftalık grup toplantısında ifade etti.

TEZGAH KÜRTLER ÜZERİNE KURULSA DA KÜRTLER OYUNA GELMİYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin dört tarafında yaptığı gibi Mardin ve Diyarbakır’da da “rabia”yı tekrarladı?

Rabia işareti, elbette Kürtler'in de vazgeçemeyeceği, vazgeçmediği anlamları ifade ediyor. Kürtler'in, beka sorunu söz konusu olduğunda daha hassas ve daha endişeli hale geldiklerini düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin beka mücadelesini boşa çıkarmak için uluslararası düzeyde tezgahlanan oyunlar dönüyor dolaşıyor Kürtler üzerinden kurgulanmak isteniyor. Ama Kürtler bu oyuna gelmiyor ve gelmeyecek. Türkiye onların da vatanı, devletse, evet birbirimizi çok üzdük ama Türkiye cumhuriyeti onların da devleti, bu bayrak için Kürtler de kan döktüler. Başka etnik kimliklerle beraber bir üst aidiyet olarak tek millet kategorisi içinde ve inkar edilmeden tarif edilmek hiç bir Kürdü rahatsız etmez. Buna rağmen, bilhassa HDP'yi destekleyen kesimlerin çok kısa sürede büyük bir değişim yaşamasını beklememek lazım. Bu tarihi kavşakta, bilhassa aydınlarımızın ve sivil toplumun adeta bekle gör politikası izlemesi ve gelişmeler karşısında suskun kalması bana çok makul bir şey gibi görünmüyor.

KCK ÇÖKERTİLDİ, KIRSALDA HAYAT DAHA ÖZGÜR

PKK-KCK anlamlı bir taban kaybetti mi, eskiden bir şekilde duygusal ideolojik hegemonik ilişki kurduğu kesimlerle ilişkisi şu an ne düzeyde ne durumda?

KCK örgütlenmesi şehirlerde önemli oranda kırıldı veya çökertildi. Haziran seçimlerinden sonra hayata geçirilen güvenlik stratejisi olumlu sonuçlar yarattı. Dağdaki militanların sayısı çok azaldı ve eylem yapma kabiliyetlerini yitirdiler. Kırsalda hayat şimdi daha özgür ve silahların gölgesinde değil. Bunun, gelecek seçimlerde, halkın özgür iradesiyle oy vermesine iyi ve olumlu yansıyacağı kanısındayım. Ama şehirlerde, durum biraz daha farklı.

BÖLGEDE SEÇİMLERİ DÖRT BAŞLIK BELİRLER

Şehirlerde durum nasıl?

Orta sınıflar henüz olup bitenlere tam teşhis koyabilmiş değil. Kayda değer bir tartışma da gözlenmiyor. HDP/ PKK'yı, şehirlerde yıllarca ve "terör mağdurlarıyla" beraber destekleyen kesimler, asıl olarak orta sınıflardır. HDP'nin yerel yönetimleri 15 sene yönetmesi, orta sınıfların kimlik talepleri, seçim sonuçlarını, bilhassa büyük şehirlerde belirliyordu. Bu sonuçları etkileyebilecek politikalar ve söylemler geliştirebilirsek, ilk seçimlerde şu an kayyumla yönetilen belediyelerin çoğunu alabiliriz. Seçimler şu konular etrafında geçecek. Erbil/Ankara arasındaki ilişkiler, MHP'yle ittifak, Kayyum yönetimlerinin hizmetleri ve Afrin. Bu konularda AK Parti derli toplu bir söylem birliği ve zaten ikna olanları değil, ikna olmayanları hedefleyen bir siyasi tarz oluşturmalıdır.

BUNCA KAN VE GÖZYAŞI NEDEN AKTI SELAHATTİN BEY?

Seçim ittifaklarına ve şartlara şimdilik mim koyalım. Kandil’den KCK’dan gelen açıklamaları sormak istiyorum daha önce, ne gözlemliyor, nasıl yorumluyorsunuz?

Çok vahim buluyorum. Hiçbir muhasebe çıkarmak yok. Afrin’i Suriye’de ve bu kadar müttefikle elde tutamadılar, kalkmış Afrin’e karşı Şemdinli’yi kuşatacağız diyorlar ve sınıra terörist göndermeye kalkıyorlar. Şu yaşadığımız olaylar, PKK’nın müzakerelerle, masaya oturarak değil, mecbur edilerek tasfiye edileceğini açıkça gösteriyor. Selahattin Bey, geçen mahkemede savunmasını yaparken şunu söyledi, bana göre bütün HDP’liler görmeli bu gerçeği: “İster silahlı ister silahsız hiçbir Kürt örgütünün Türkiye’ye karşı savaşmaması lazım.” Eee, bizim gibi insanlar yıllarca bunu söylüyorduk zaten. Bunca kan ve gözyaşı dökmek mi gerekiyordu, Türkiye’ye karşı savaşmanın yanlış olduğunu anlamak için? PKK, çözüm süreci dahil, önüne çıkan bütün fırsatların altına bomba koydu. Bütün Ortadoğu’da PKK’nın elinde kala kala bir HDP kaldı. PKK’nın hikayesi bitti bitiyor, ama HDP’nin misyonunu koruyabileceği kanısında değilim. Ortada bir siyasi miras var elbette, ama HDP’nin kolu kanadı bizzat PKK tarafından öylesine budandı ki, mesela çözüm sürecinde ve 90’lı yıllarda kendisinden beklenen misyon, berhava oldu.

50 YILLIK FARC YÜZDE 1 OY ALDI

Bundan sonra ne olur?

Kestirmek zor. Kolombiya’yı bu noktada hatırlamak faydalı olabilir. Barış anlaşmasından sonra geçenlerde yapılan seçimlere FARC da girdi. Kolombiya’da baraj yüzde 16. FARC geçenlerde yapılan seçimlerde sadece yüzde 1 oy aldı. Elli yıllık silahlı bir örgüt, Parlamentoya tek vekil bile sokamadı. Barış anlaşmasına göre, FARC’a beş vekil kontenjandan verildi. Silah bırakması işin en hayırlı yanı oldu tabii.

ABD’NİN EN BÜYÜK HATASI PKK VE FETÖ

PKK’nın terör örgütü olduğundan kimsenin şüphesi yok ama sivil uzantılarının sanki sivillermiş gibi muamele gördüğü de bir gerçek. Mecliste, STK şemsiyesinde, medyada, akademide, Avrupa’da şurada burada bir savunuya ve hatta iddiaya kalktıkları da görülüyor. Ne yapıyorlar sizce?

Avrupa’da sokaklarda araba yakıp, camilere saldırıyorlar. PKK’ya söylediğiniz kesimlerden verilen siyasi çeklerin tümü karşılıksız çıktı. Türkiye’yi hiçbir şekilde analiz edemediler. Küresel liderliğin sona ermekte olduğu bir çağda, Erdoğan’ın küresel çaptaki liderliğinin, Türkiye’de yaratacağı milli enerji, heyecan ve kararlılığı küçümsediler. Devletin ilk defa, 30 yıl devam eden ve benim on yıl önce “şike savaşı” olarak adlandırdığım, PKK’yla savaşın, FETÖ ve başkaca PKK’yla geçmişte iş tutan örgüt ve grupların devlet içinden tasfiye olmasından sonra, gerçek bir mücadeleye dönüştüğü gerçeğini görmezden geldiler. Hem yanıldılar hem yanılttılar. ABD, kendi siyasi tarihinin en büyük hatalarını FETÖ ve PKK’yla yaşadı. Aklı başında Amerikalılar şimdilerde bu gerçeği fark etmiş bulunuyorlar. Joe Biden ile iki yıl önce İstanbul’da bir grup milletvekiliyle görüştüğümde, bize, Amerikan çıkarlarının, Ortadoğu’da Türkiye’nin milli çıkarlarıyla örtüşmediğini söylemişti. Şimdi, Amerikalı akademisyenler, deneyimli politikacılar, ABD ve Türkiye’nin çıkarlarının nasıl da örtüştüğünü yazmaya başladılar. Bunu Afrin’deki kararlılığımıza borçluyuz.

HENDEK TERÖRÜ 15 TEMMUZ’A HAZIRLIKTI

Önce hendek teröründe, sonra 15 Temmuz darbe işgal girişiminde açıkça görülen bölgenin feraseti ve ortak değerlere sadakati Türkiye toplumunun tamamına büyük güven verdi, duygusal bağı güçlendirdi. Sizce bu, yeni bir durum muydu yoksa zaten var olan bir hal, bu olağanüstü olaylarda mı açığa çıktı?

15 Temmuz gecesi Meclisteydim. Kitapta o geceyi anlatıyorum. Taşlar şimdi yerli yerine oturuyor. Hendek savaşları, 15 Temmuz’a bir hazırlıktı. Şöyle düşünelim. Eğer Türkiye, iki şehir ve birkaç ilçesini, PKK’nın eli silahlı militanlarının elinden kurtaramadan 15 Temmuz gecesi yaşanmış olsaydı, daha ağır bir tabloyla karşı karşıya kalabilirdik. 15 Temmuz’un küresel çaptaki patronları kimse, hendek/çukur stratejisinin de patronları onlardır. Tek merkezden yönetildi bu operasyonlar. Kürt halkı eğer, Nusaybin’de, Cizre ve Sur’da, bu örgütü destekleseydi, Türkiye zor zamanlar yaşayabilirdi. Hem hendekler hem 15 Temmuz kalkışmasına halk kendi tecrübeleri ve siyasi hafızası üzerinden baktı. Beka sorununun, AK Parti’nin kendi tabanını konsolide etmek için uydurulmuş bir söylem olmadığı ortaya çıktı. Bölünme kaygıları, bana göre Kürt halkını PKK’dan uzaklaştıran en önemli sebeptir. Suriye ve Irak’ta dağılan ortak aidiyet duygusu, Türkiye’de hendek ve 15 Temmuz felaketiyle zayıflamak yerine, daha da güçlendi. 

TÜRKİYE’NİN ERDOĞAN’A VE AK PARTİ’YE İHTİYACI VAR

PKK ile FETÖ birlikte denedi olmadı, ama hala bir risk var mı sizce?

Rehavete kapılmamak en iyisi. Riskin biri biter, diğeri başlar, bu coğrafya böyle bir coğrafya. FETÖ ve PKK’ya sunulan uluslararası destek sona ermiş değil. Bu bakımdan 2019 seçimleri, bütün Türkiyelilerin, Türkiye’nin bekası için siyasi tercihte bulunacakları bir seçim olacak. Mesele basitçe bir partinin iktidarda kalması meselesi değildir. Türkiye’nin büyümesini, üniter birliğini güçlendirmesini, toplumsal barış içinde kalmasını istemiyorlar. Türkiye’nin bana göre bu hesapları boşa çıkaracak Erdoğan gibi bir lidere ve AK Parti gibi bir Türkiye partisine ihtiyacı var.

KİMSE OĞLUNU KIZINI DAĞA YOLLAMIYOR ARTIK

FETÖ ve PKK’nın dağıtıldığı ve kalan artıkların da temizlenmesine uğraşılan şu dönemde durum nedir? Newroz geldi evet ama bölgeye de bahar geldi mi?

Şehirlerde büyük bir değişim var. Kayyum belediyeleri, HDP yönetiminin 15 yılda gerçekleştiremediği hizmetleri, birkaç ayda gerçekleştiriyor. Rahat bir nefes aldı herkes. Silahların gölgesinden yaşamaktan kurtulduk. Kimse oğlunu kızını dağa yollamıyor artık. Bunun hiçbir gerekçesi yok. GAP gibi büyük dönüşümlere imza atacak milli projeler bitti bitiyor. GAP’ın kanalları su almaya başladığında, bereket artacak, işsizlik azalacak.

BÖLGEYE BU NEWRUZ BAHAR GELDİ

Bölgenin turizm potansiyeli muazzam ama keşfedilmesi ve güçlendirilmesi lazım. Mardin Kalesinin turizme ve halka açılması gibi, Cezeri Müzesinin, Kasımiye Medresesinde açılması gibi, heyecan verici projelerimiz var. İnanmayacaksınız belki, bir süre önce, Mardin’de Kolombiya’dan gelen bir gençle karşılaştım. Kolombiya nere, Mardin nere! Anlattığına göre, Mardin’i internetten keşfetmiş ve çıkıp gelmiş. Hafta sonları, misafirlerimize otellerde yer bulamıyoruz. Erbil’e uçak seferlerinin başlaması çok iyi oldu. Ankara’daki büroların açılması lazım. Habur’da sıkıntılar var. Bağdat yönetimi, Türk tırlarından geçiş ücreti olarak 60 dolar alırken, bu rakam İran tırları için 25 dolar. Bu ticaret erbabını zorluyor. Ama yine de, yolunda giden çok iyi şeyler var ve evet bölgeye bahar geldi diyebiliriz.

MUAZZAM BİR TARİHİ KARŞILAŞMA YAŞANIYOR

Türkiye askeri olarak kararlılığını gösteriyor. Siyasetler, icraatlar sürüyor. Ama şu da olmalı, şuna dikkat edilmeli dediğiniz şey var mı?

Askeri stratejilerin, siyasal, sosyal ve hatta kültürel projelerle tamamlanması lazım. Bizim Irak ve Suriye’yle sınırımız var. Erbil’de 2003’te federasyon kurulduğunda, gidiyor ve oralarda Türkiye’nin demokrasi ve cumhuriyet modeli tecrübesini konuşuyorduk. Buna ihtiyaçları vardı, çünkü örnek alabilecekleri tek ülke Türkiye’ydi. Çatışmalar bu fikri ötelemiş olsa da, geldiğimiz yer bence budur. Türkiye hem Suriye hem Irak Kürtleri için model bir ülke. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı, giderek önem kazanacak. Ben önümüzdeki yılların bütünüyle bir entegrasyon dönemi olacağını düşünüyorum. Yirmi yıl önce Erbil’i inşa eden ülke Türkiye’den başkası değildi. Nusaybin’i inşa eden Türkiye şimdi de, Afrin’i inşa ediyor ve tıpkı Yavuz Sultan Selim’in ve sonrasında da Abdulhamit’in Osmanlı döneminde yaptığı gibi, yerel halkın kendi kendini yönetmesi için, şiddet ve terörden arındırılmış coğrafyalara hamilik yapıyor. Bu muazzam bir tarihi karşılaşma, özgüven ve kararlılıkla, doğru bir liderin arkasında durarak oluşturduğumuz bir tarihi süreç -ki devam edeceğine şüphe yok. 

REFERANDUMDA 2 MİLYON HDP’Lİ EVET DEDİ

Türkiye yeni bir döneme girecek, hükümet etme modeli bakımından. İttifaklar kuruluyor. Cumhur ittifakı bölgede nasıl karşılanıyor?

İnsanlar iyi yönetilmek istiyor, ama hani Karl Marx’ın, ezilen sınıflar için söylediği ‘kendini yönetemez, yönetilmesi gerekir’ muamelesi de görmek istemiyor. Kaale alınmak, önemsenmek, sorunun çözümü için anahtar kavramlar. Siyasi temsilde zaten önemli oranda problem kalmadı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi referanduma sunulduğunda, Kürt seçmen üzerinden çeşitli oyunlar oynandı. Biz şöyle düşündük. Kürtler bu referandumu destekleyecek, çünkü eski sistemden en çok çeken kesim onlar. Siyasi hafızaları, onlara geçmişe dönük olarak hiç de iyi şeyler söylemiyor. Selahattin Bey çıktı, ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ dedi. Kaybetti. HDP’yi destekleyen seçmenlerin 2 milyona yakın kısmı, referandumda evet dedi. Biz sadece dokuz il bazında, HDP seçmeninden 1milyondan fazla oy aldık. Bu oyları korumakla kalmayacağız, sayısını arttırmak için çalışacağız.

MHP VE HDP TABANINDA SORUN VAR SANAN MERSİN’E BAKSIN

Ya ittifakın MHP ile olması?

MHP, Cumhur ittifakının zayıf karnıymış gibi sunuluyor, ama değil. HDP eski HDP, ama MHP eski MHP değil. Türk milliyetçiliği, Devlet Bey’le beraber yeni ufuklar edindi, kapsayıcı bir milliyetçiliği ifade ediyor. Beka sorunu, Kürtler için, MHP’yle kurulan ittifaktan daha öncelikli bir konu. Muhafazakar Kürtler’in yer yer eleştirileri var elbette, görmezden gelemeyiz, ama MHP’yi Kürtlerle, Kürtleri MHP’yle korkutmanın siyasi karşılığı yok. Etnik fay hatlarının geçmişte en sert yaşandığı Mersin gibi şehirlere bakın, HDP tabanı ve MHP tabanının herhangi bir sorun yaşamadığını görürsünüz, yaratılan algılar farklı olsa da…

ABD ÇIKARI İÇİN ÇOCUKLARI ÇUKURA GÖMENLER MHP’YE SÖZ EDEMEZ

MHP ile ittifak Kürtler nezdinde negatif yankılanmıyor mu yani?

Ciddi manada, Kürtler arasında böyle bir gündem oluştuğu kanısında değilim. İttifak, belki MHP’nin isterse eğer, kendisini, Kürt vatandaşlarımıza yeniden anlatmasına da yol açabilir. Beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez, ama ittifakı bir felaket olarak sunmak, art niyetten başka bir şey değil. Siz gideceksiniz, Amerikalılarla iş tutacaksınız, bu uğurda size inanan binlerce Kürt gencinin hayatını kaybetmesine sebep olacaksınız, sonra da son çeyrek yüzyılda, Türk Milliyetçiliğini sokaktan ve her türlü illegal ilişkilerden ve ihanetten uzak tutmuş bir parti ve lideriyle cumhur ittifakı yapılmasını eleştirip, inandırıcı olacağınıza kanaat getireceksiniz. Boş şeyler bunlar.

CHP ATATÜRK’ÜN YOLUNDAN GİDERSE KENDİNİ GÜNCELLER

CHP’nin izlediği siyaseti nasıl buluyorsunuz?

HDP’nin yaşadığı açmazlar, büyük ölçüde CHP içinde de yaşanıyor. Yenilenemeyen, ve dünyayı, gelişmeleri okuyamayan bir parti CHP. Kırklı yılların mirasını, limon sıkar gibi kullanmaya devam etmek ona yetiyor. Büyüme stratejisi yok. Gündem belirleyen değil, gündemin peşinden koşan bir parti CHP. Oysa Türkiye’nin iyi bir muhalefet partisine ihtiyacı var. Yerel yönetimler seçimi yaklaşıyor, bakıyorsunuz, İstanbul, Ankara gibi şehirlerde CHP kökenli siyasetçiler değil, vaktiyle muhafazakar siyasette bulunmuş kişiler tartışılıyor. Kafası karışık CHP’nin. Farklı siyasi gelenekten gelen Sezgin Tanrıkulu ve Bekaroğlu gibi isimler, PM’ye bile giremezken, İstanbul’a aslında HDP’ye çok yakın bir isim il başkanı yapılıyor. Türkiye’de artık hiçbir parti, ‘Biz bilmeyiz Avrupalılar bilir’ siyaseti yapmıyor. Çünkü Avrupa’nın aklı olsa kendine kullanır. Halbuki, CHP yönetimi, sık sık büyükelçilerle bir araya geliyor ve sanırım içeriği faydasız toplantılara imza atıyor. Beka sorunu, HDP’yle ittifak (olacak mı olmayacak mı) yeni yüzyıl ve Kürt meselesi, Erbil’le ilişkiler, bu ve benzeri konularda, ya hiçbir şey duymuyorsunuz CHP’den, ya da bazen AK Parti taklit ediliyor. Kendi iç sorunları ise CHP’yi yıllardır uğraştırır durur. Yeni kitapta, Mustafa Kemal’in, kurtuluş yılları sırasında Kürtler’le yaşadığı tecrübelere yer verdim, çünkü çok önemsiyorum. CHP bu bakımdan Mustafa Kemal’in yolunda gider ve bir siyasi güncelleme yaşarsa, bence iyi olur. Çeşitli gruplardan oluşmuş bir koalisyon partisi görüntüsü ise CHP’nin siyasi açılımlar yapabilmesi önündeki en önemli engel.