22 Kasım 2024 Cuma / 21 CemaziyelEvvel 1446

İdlib’in anahtarı Ankara’da

Suriye’de tartışmaların odağındaki İdlib’e yakın gelecekte bir operasyon gündemde. İran ve Rusya işbirliği arayışı için Ankara’ya diplomatik çıkartma yaparken, gelişmelerden tedirgin olan Amerika da Türkiye ile mutabakat arayışını hızlandırdı.

MUSTAFA KARTOĞLU21 Ağustos 2017 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
İdlib’in anahtarı Ankara’da

- İran genelkurmay heyetinin ardından Rus Genelkurmay Başkanı ve ABD Savunma Bakanı Ankara’ya geliyor. Ana konu Suriye, ancak alt başlığı İdlib, Afrin ve Münbiç  operasyonları. 

- İran destek aradı; ABD ve Rusya ‘vermeyin’ diyecek. Türkiye ABD’li bakan Mattis’ten PKK/PYD/SDG’ye karşı ‘söz’den fazlasını bekliyor. ABD ve İran’la ‘güven sorunu’ sürüyor. 

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, aralarında ABD’nin ‘terör’ listesine almaya çalıştığı ve bu yüzden yurtdışına çıktıkları pek görülmeyen Devrim Muhafızları komutanlarının da bulunduğu 9 kişilik bir heyet ile Ankara’da üç gün görüşmelerde bulundu. Aynı günlerde Rusya Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov Ankara’dan randevu istedi. Hemen ardından da ABD Savunma Bakanı James Mattis’in 23 Ağustos’ta Ankara’ya geleceği açıklandı.

Rusya, ABD ve Türkiye genelkurmay başkanları en son 6 Mart 2017’de Antalya’da sürpriz bir çalışma toplantısı yapmıştı.

Konu genel başlığıyla ‘Irak-Suriye’, ancak özelde Türkiye’nin Fırat Kalkanı bölgesi ve olası İdlib, Afrin, Münbiç operasyonları.

Peki ABD, Rusya ve İran Ankara’dan ne istiyor, ne öneriyor; Ankara’nın stratejisi ve yol haritası ne?

ABD yine ‘ikna’ya geliyor

ABD’nin Irak ve Suriye’de birinci hedefi DEAŞ; ikinci hedefi İran yayılmacılığını durdurmak. Bunun için Irak’taki Şii grupları ve Bağdat yönetimini İran’la bağları konusunda uyardı. Iraklı Şii lider Mukteda es Sadr, Suudi Arabistan Kralı Selman’ı ziyaret etti.

Hedef, Irak ve Suriye’deki Şii/Nusayri Arapların ‘Arap’ kimliğini öne çıkararak, İran’ın etkisini kırmak.

Bu konularda Türkiye ile politikaları örtüşüyor. Rusya da bu konuda ittifaktan uzak değil.

Ancak sorun ABD’nin üçüncü hedefinde:

ABD, Türkiye’yi PKK/PYD varlığını kabule zorlamaya devam ediyor.

PKK/PYD ilişkisini perdelemek için içlerine Arap unsurlar katarak SDG adıyla muhatap alıyor, ancak bu yapıdan genel olarak ‘Kürtler’ diye bahsediyor. 

Böylece, PKK/PYD’nin sosyalist/seküler kimliğiyle, Esad rejimi ve Rusya’nın önüne kabul edilebilir bir yapı koyuyor.

‘Kürtler’ tanımlaması da, IKBY/Barzani yönetiminin ‘milliyetçilik’ nedeniyle reddedemeyeceği bir kimlik kazandırıyor. Barzani’nin ‘bağımsızlık referandumu’, yarın ortaya çıkacak durumdan önce ‘anavatan’ olarak ABD/Rusya destekli PKK’ya karşı avantaj elde etme çabası olarak değerlendirilebilir.

İran yayılmacılığı tehdidi ise, Arap ülkelerinin PKK/PYD bölgesinin ‘Arap’tan arındırılmasına ses çıkarmamasını sağlıyor.

ABD destekli PKK/PYD’nin Türkiye sınırı boyunca hakimiyet sağlaması, aynı zamanda Rus askeri üslerinin bulunduğu Lazkiye’ye de komşu olması demek.

Bu projeye, Türkiye ile birlikte Rusya, Şam rejimi, İran ve Barzani yönetimi karşı.

Savunma Bakanı Mattis, bunun karşılığında Türkiye’ye iki öneride bulunuyor:

1- NATO müttefiki ve stratejik ortağız, Türkiye ile sarsılmaz bir bağımız var.

2- PKK ile mücadele dahil haklı güvenlik endişelerinizi gidermeye çalışacağız.

RUSYA en çatışmasız müttefik

İran yayılmacılığı konusunda Rusya da ‘ortak politika’nın içinde. Rusya, Şam rejimi nezdindeki ‘koruyucu’ pozisyonunu, ‘sınırlı da olsa’ İran etkisini frenlemek için kullanıyor.

İran’la Türkiye’nin askeri olarak ne kadar işbirliği yapabileceğini görmek istiyor, bu yüzden genelkurmay başkanı Ankara’ya gelmek istedi.

ABD’nin PKK/PYD’ye ‘Lazkiye’ye komşu bir alan kazandırmasına karşı ve bu konuda Türkiye’ye yakın.

Ancak örgütün Fırat’ın batısında kalmak kaydıyla alan kazanması konusunda tavrı yok.

Türkiye’nin Fırat Kalkanı bölgesini koruması ve batıda Afrin, doğuda Münbiç’ten gelecek PKK/PYD tehdidine karşı operasyon yapmasını destekliyor.

İdlib’teki El Kaide unsurlarına yönelik operasyon için Türkiye ile birlikte çalışıyor.

Karşılığında Türkiye’nin Şam’a karşı tutumunu ve Şam güçlerinin Halep’ten sonra İdlib’i de kontrolüne almasına razı olmasını istiyor.

İRAN güven inşa etmek zorunda

ABD’nin baskısı, Rusya’nın mesafeli duruşu ve Şam rejiminin Rusya’ya daha fazla ihtiyacı olması, İran’ı Türkiye ile ittifak aramaya yöneltti.

İran askeri heyetinin kalabalık olması ve görüşmelerin 3 güne yayılması ‘her konunun ayrıntılı’ görüşüldüğünü gösteriyor.

İran, “ABD’nin PKK/PYD ortaklığını biz de desteklemiyoruz. İran, Rusya, Şam rejimi ve Türkiye işbirliği yaparsa sorunları çözeriz” teklifi getiriyor.

Ve karşılığında Türkiye’ye, hassas olduğu iki ‘destek’ öneriyor:

1- PKK ile ortak mücadele, istihbarat paylaşımı ve Türkiye’nin operasyonlarından kaçan PKK’lıların sınır geçişlerini önlemek.

2- Musul’dan sonra DEAŞ’tan kurtarılması planlanan Türkmen kenti Telafer’e İran destekli Haşdi Şabi milislerini sokmamak.

TÜRKİYE’NİN YOLU ‘ÇOKLU İTTİFAK’

ABD’nin oluşturmak istediği ‘PKK/PYD hattı Türkiye’yi İran’la aynı yere itiyor gibi görünse de; Türkiye, ABD’yi dışlayarak İran  ve/veya Rusya ile işbirliği yapmak durumunda değil. 

Ayrıca, İran’ın yayılmacı politikalarına, Şam rejimine verdiği desteğe ve Irak üzerindeki etkisiyle kurduğu Haşdi Şabi milislerine karşı. Üstelik, İran’ın, PKK’ya karşı geçmişte yapılan anlaşmalara rağmen gereğini yapmamasının getirdiği ciddi bir güvensizlik var.

Bu yüzden Türkiye İran’la ‘bütüncül bir Suriye politikası’ anlamında aynı yerde olmaz.

l Türkiye, İran’ın PKK ve Haşdi Şabi konusundaki sözlerini tutmasını bekleyecek, kapıyı kapatmayacak. Suriye sorununun çözümü için Astana sürecinde masada olmasını ve Şam rejimi üzerindeki ‘çözüm’ odaklı girişimlerini destekleyecek.

l ABD ile PKK/PYD sorununu ‘ABD geri adım atıncaya kadar’ sürdürecek. ABD’nin ‘silahları geri alacağız’ savunması yeterli bulunmuyor. Ama Astana süreci, ‘çatışmasız bölgeler’, İran yayılmacılığının önlenmesi ve DEAŞ’la mücadele konusundaki ortak politikalarını da sürdürecek.

l Rusya ile de Fırat Kalkanı operasyonundaki işbirliğini, o bölgedeki PKK/PYD/YPG tehdidine karşı yeni operasyonlar için de sürdürecek. Zira Suriye hava sahasına giriş Rusya’nın onayıyla mümkün. Daha önce El Bab yakınlarında YPG mevzileri Türk savaş uçakları tarafından vurulmuştu. Ayrıca, İdlib’den El Kaide unsurlarının çıkarılması ve çatışmasızlık bölgesi oluşturulmasında operasyonel işbirliğine de açık.

Bu süreçte ‘İran etkisi azaltılmış’ bir Suriye rejiminin Rusya tarafından temsil edilmesi de Türkiye için önemli. Zira Ankara’nın beklentilerinin karşılandığı tek bölge, Rusya ve Şam’la komşu olduğu bu bölge.

İdlib’deki gelişmeler, Rusya ve Şam’la ilişkilerin geleceğini belirleyecek.

Ankara’daki trafiğin en önemli nedeni de, ABD ve İran’ın bu sürecin dışında kalmak istememesi.