28 Şubat 1997 Postmodern darbesinde rol alan 60 generale ‘hükümeti ve anayasal düzeni değiştirmek’ suçundan müebbet hapis cezası istenmesinin ardından, gözler sürecin ekonomik boyutuna çevrildi. O dönem ‘Yeşil sermaye’ denilerek soruşturmalar, vergi cezaları, boykot kampanyaları ile Anadolu sermayesinin yok edilmek istendiğini kaydeden ASKON ve MÜSİAD yöneticileri, aynı süreçte FETÖ’cü sermayenin beslenip büyütüldüğüne de dikkat çekti. İşadamı Ömer Bolat “28 Şubat bir NATO darbesi ve darbeci generaller de onun bir kuklasıydı. Görünmeyen bir el generallere ‘FETÖ’cü sermayeye dokunma’ demişti. Darbe emrini veren üst akıl, belli ki diğer bir kuklası olan FETÖ’cü sermayeyi de koruma emrini vermişti” dedi.
EKONOMİYE BALANS
28 Şubat sürecinde ‘irticai faaliyetler’ adı altında dönemin Refahyol hükümeti ve STK’lar, TSK içindeki muhafazakar subaylar ve başı örtülü üniversiteli öğrencilerinin yanı sıra ekonomi de hedef alındı. ‘Demokrasiye balans ayarı veriyoruz’ diyerek darbe yapan generallerin yönettiği 28 Şubat 1997 MGK’sından 2001 ekonomik krizin kadar geçen süreçte ‘laik rejimi koruma süreci’ maskesi altında çok sayıda banka lisansı dağıtırken iç borçlanmaya dayalı kamu finansman sistemiyle büyük sermayeye ciddi miktarda rant aktarıldı, bankaların içi boşaltıldı. İflas ettikleri için TMSF’ye devredilen 20 bankanın hazineye, dolayısıyla millete faturası 50 milyar dolara ulaştı. Hortumlanan bu bankaların yönetim kurulunda ise 28 Şubatçı generaller bulunuyordu.
FETÖ’CÜ SERMAYE
Aynı süreçte, ‘Anadolu kaplanları’ adıyla hızla büyüyen işadamları ve onların firmalarına ise ‘Yeşil sermaye’ ya da ‘irticai işadamları’ yakıştırmasıyla baskı başlatıldı. Boykot kampanyaları ve finansal baskıyla çok ortaklı Anadolu sermayesi bazı firmalar iflas ettirilirken, o dönemde temelleri atılan ve ‘İslami referans’ ile ortaya çıkan FETÖ’cü ‘katılım bankacılığı’ ve şirketlerinin yavaş yavaş dev holdinglere dönüşmesi de hiç tartışma konusu yapılmadı.
HORTUMLADILAR
28 Şubat sürecinin siyasi boyutunun ardından ekonomik boyutunun da soruşturulması gerektiğini belirten eski Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı işadamı Ömer Bolat, bu soruşturmada darbeci generaller ile FETÖ’cü sermaye arasındaki ilişkinin de ayrı bir konu başlığı olarak ela alınmasının önemine dikkat çekti. Bolat, şunları söyledi: “28 Şubat, sadece dönemin hükümetine karşı yapılmış darbe değildi. Milletimizin değerlerine, inançlarına kısacası medeniyetine karşı yapılmış, askerlerin organize ettiği ve sivillerin eliyle gerçekleştirilen kara bir dönemdi. Çorbacıların bile fişlendiği, üniversitelerde başı örtülü kızlara ikna odalarının hazırlandığı, ‘irtica geliyor’ teraneleriyle ülke ekonomisinin hortumlandığı ve bankalarının içinin boşaltıldığı, milletimizin ekonomik, sosyal ve manevi hayatına darbe yapıldığı günlerdi. 28 Şubat darbesi, siyasi olarak dönemin Refahyol hükümeti ve temsil ettiği fikri ortadan kaldırmanın yanı sıra hızla uyanışa ve yükselişe geçen inançlı ve geleneklerine bağlı iş dünyasına karşı da yapılmıştı. O zaman çok zor bir dönemden geçtik”
MÜSİAD üyesi işadamları bu dönemde vergi cezaları, gözaltılar, boykotlarla direkt hedef alınırken, bugün FETÖ dediğimiz ama o dönemde ‘Cemaat’ adı maskesi altında gizlenen örgüt üyesi işadamlarının hızla büyüdüğüne dikkat çeken işadamı Bolat, “28 Şubat darbesinde, FETÖ’cü sermayeye hiç dokunulmadı. ‘Biz o hedef alınmış kitleden değiliz’ diyerek kenara çekildi. Kendilerini ‘28 Şubat mağdurları’ konumunda tutmadılar, kenara çekilip olanı izlediler. 28 Şubat sürecinin generalleri onları hiç hedef almadı. Görünmeyen bir el, 28 Şubatçı generallere FETÖ’cü sermayeye dokunmamasını söyledi. FETÖ’cü sermayeye yönelik ne bir gözaltı, ne tutuklama ne de bir baskın oldu” dedi.
KUKLA GENERALLER
Peki ama ‘Görünmeyen el’ kimdi ve ne istiyordu? İşadamı Ömer Bolat, bu sorunun yanıtının da 15 Temmuz FETÖ darbesiyle alındığını söyledi: “28 Şubat 1997 MGK’sı ve sonraki süreç, bir NATO darbesi ve generaller de onun bir kuklasıydı. Bu darbe, ABD ve İsrail’de kurgulanmıştı. Biz Anadolu sermayesi hedef olurken, görünmeyen bir el generallere ‘FETÖ’cü sermayeye dokunma’ demişti. Onlara darbe emrini veren üst akıl, belli ki diğer bir kuklası olan FETÖ’cü sermayeyi de koruma emrini vermişti. Süreçte sessiz kalan FETÖ’cü sermayenin önü de 28 Şubat darbesinde açıldı. 28 Şubat darbesinin arkasındaki üst akıl, o dönemde FETÖ’cü sermayeyi korudu. MÜSİAD üyesi biz gerçek vatansever, mütedeyyin sermayeye vergi ve sigorta cezaları, baskınlar, devlet ihalelerinden dışlama, ticari boykotlarla çok ağır baskılar yapılırken FETÖ’cü kesimin hiç bir işadamı, finans merkezi veya vakfına yönelik bir işlem yapılmadı. FETÖ’cü sermaye, 28 Şubat generallerinin açtığı ekonomik yolda büyüdü” diye konuştu.
FETÖ’CÜ SERMAYEYi ‘YEŞERTTiLER’
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON ) Genel Başkanı Hasan Ali Cesur 28 Şubat cuntacılarının ASKON’un çadırkent tesisini bile irticai unsur olarak fişlediklerini anlattı: “Halkın adamlarını iktidarda görmek istemeyenler, Anadolu’nun üreten sermayesini iş dünyası içinde barındırmamak için Anadolu Aslanları’nı ‘Yeşil sermaye’ diye nitelendirerek baskı ve dayatmalarla bitirmeye kalkıştı. Bu süreçte bir çok üyemiz gözaltına alınmış, çatımız altından ayrılmaları istenmiş ve tehdit edilmişlerdi. Bu iş o kadar çok ileri taşınmıştı ki 1999 yılında Büyük Marmara Depremi sonrası kurmuş olduğumuz çadırkentimiz bile irticai unsur diyerek fişlenmişti. Bugün ne mutlu ki, bin yıl sürecek denilen bu örtülü darbe zihniyetinin yargılandığına şahit olabiliyoruz.” 28 Şubat sürecinde FETÖ’cü sermayenin ‘Yeşertildiğine’ dikkat çeken Cesur, “Kurdukları medya örgütlenmesi ile dönemin iktidarını hedef alan FETÖ yapılanmasının ve bu yapılanmanın sermayesinin o günlerden bugünlere güçlenerek geldiğini görebilmekteyiz. O gün bu zihniyete destek veren bu yapılanma iş dünyasında da kendi önünü açıyor ve Anadolu sermayesini yok etmeye çalışıyordu” dedi.
TEMELi 1994’TEKi KARA LiSTEDE ATILDI
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, 28 Şubat sürecine ilişkin şunları söyledi: “28 Şubat, sadece dönemin hükümetine karşı yapılmış darbe değildi. Milletimizin değerlerine, inançlarına kısacası medeniyetine karşı yapılmış, askerlerin organize ettiği siviller eliyle gerçekleştirilen kara bir dönemdi. Çorbacıların fişlendiği, ikna odalarının hazırlandığı, başörtülü öğrencilerin üniversite kapılarında polis zoruyla başlarının açıldığı sıkıntılı acı günlerdi. İrtica geliyor teraneleriyle ülkenin ekonomisinin hortumlandığı, bankalarının içinin boşaltıldığı milletimizin ekonomik, sosyal ve manevi hayatına darbe yapıldığı günlerdi. Kurucu Başkanımız Erol Yarar o günlerle ilgili şu ifadelerini hatırlatmak isterim: ‘Türkiye’nin gelişiminden, vizyonundan, global açılmasından Türkiye’de çok rahatsız olanlar oldu. 1994’deki kara listeyi yayınlayan inisiyatif, Türkiye’nin iktisadi dengesinin iş adamları açısından MÜSİAD tabanına kaydığını gördü. Kendi tekellerinden uzaklaştığını gördü ve adeta bir Bizans baskınıyla 28 Şubat sürecinin tezgâhlarını hazırladılar’. MÜSİAD, kendisinin de hedefe konduğu bu zor dönemde inandığı değerlerden taviz vermeden hak ve hakikat mücadelesini sürdürdü. Defalarca siyasilere giderek bu yapılanların yanlışlığını vurguladı. Kamuoyunu çerçevede bilgilendirmeye çalıştı. Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın organizasyonuyla bu zulmün bitirilmesi için ‘’El ele’’ mitinginin organizasyonunda aktif rol aldı. Bu organizasyon Türkiye’nin bugüne kadar gördüğü en büyük hareketti.(...) 28 Şubat Darbesi postmodern darbe mantığıyla yapılan ve toplumda büyük hasarlar bırakan acı bir hatıra olarak hafızamızda. Tekrar bu acıları yaşamak istemiyorsak özellikle yeni nesillerin bu karanlık günleri yakından bilmelerinde fayda var.”