“Konstantiniyye (İstanbul) bir gün mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel asker” der Hz. Muhammed İstanbul için. Yüzyıllar sonra Osmanlı’nın yedinci ve en kudretli padişahı Sultan Mehmet de, İstanbul’u fetheder ve ‘Fatih’ adını aldı. Şüphesiz Ortaçağ’ın en önemli olayı İstanbul’un fethi... Hakkında filmler, belgeseller çekildi, yüzlerce kitap yazıldı. İstanbul’un fethine dair belki de gerçeğe en yakını Doğu Romalı tarihçi Mihail Kritovulos’un yazdığı notlar...
Kritovulos’un doğum tarihi bilinmiyor. Ancak fetih sırasında İstanbul’da olan, bizzat savaşa katılan kişilerden dinlediği hikayelerle Fatih Sultan Mehmet’i öven defterler tutan bir tarihçi. Kaleme aldığı defterlerin bir kopyasını iyi derecede Yunanca bilen Fatih’e takdim etmiş. Bu defterlerin orijinali bugün Topkapı Sarayı’nda. İşte o notlar İstanbul’un Fethi adıyla yayımlandı. Kitapta İstanbul’un fethine ilişkin detaylar var.
Fatih’in İstanbul’u fethetmekteki sebebini sürekli yeni bilgiler öğrenmek olduğunu söyleyen Kritovulos Sultan’ın şehri fethetmeye karar verdikten sonra önce Bizanslı elçileri yanına çağırdığını anlatıyor: “Fatih, elçilere ‘Ey çelebiler, amacım ne size bir saldırı ne de sizinle anlaşma yapmaktır. Size zarar gelmeyecek şekilde kendi menfaatlerimi temin etmek zorundayım. Rumeli Hisarı’nı inşa edeceğim. Yer zaten bizimdir. Barışın devamını arzuluyorsanız bu konuya karışmamalısınız. Şayet bizleri geçiş hakkından mahrum etmek isterseniz konu değişir’ der.” Mihail Kritovulos, Fatih’in hisar inşaatı sırasında fetihe dair askerleriyle ilk kez konuştuğunu anlatıyor.
MAZİNİZE LAYIK ŞEKİLDE SAVAŞIN!
Kritovulos, fetihten önce neler yaşandığını da kaleme almış: “Padişah bütün kış boyunca fetih için hazırlıklarla meşgul oldu. Bahar yaklaşınca Gelibolu sularında bulunan donanmayı ve Gelibolu valisi Baltaoğlu’nu İstanbul’a çağırdı. Ordu, Romanos kapıları (Topkapı) hizasında kuruldu. Hükümdarın hazırlattığı gülleler yerleştirildi. Bu sırada Bizans hükümdarı Konstantin, Papa Beşinci Nikola’ya Hıristiyan mezheplerini birleştirmek için bir mektup yollamıştı. Bu sırada Fatih, askeriyle ok atımı mesafeye sokulup büyük mürüvvetini göstererek silah kullanmadan önce Bizanslıları silah bırakmaya davet etti. ‘Şehrin teslim edilmesinin mümkün olamayacağı’ cevabını alınca büyük hükümdar, 6 Nisan 1453’te İstanbul’un kuşatılması emrini verdi. Osmanlı ordusu surları yerle bir ettikçe Bizanslılar surları yeniliyordu. Bizans’a yardıma gelen Venedik ve Ceneviz donanması Fatih’i zor durumda bırakıyordu. Bizanslıların Haliç ile Karaköy arasına çektikleri 23 bin 293 metre zincir Haliç’e girilememesi sebebiyle savaşın seyrini Osmanlı’nın aleyhine çeviriyordu. Aklıyla tüm dünyayı kendine hayran bırakan kudretli Fatih, 21 Nisan’ı 22 Nisan’a bağladığı gece 72 adet kadırganın karadan denize yürütülmesi emrini verdi. Askerler iman gücüyle bin 512 metrelik mesafeden gemileri denize indirdi. Artık tüm şehir kuşatıldı ve Fatih askerlere şöyle seslendi: ‘Mazinize layık şekilde savaşın! Aksi düşünceye kapılsalar bile maharet ve cesaretiniz onların hakkından gelecektir’”
SİZİNLE BERABER ÖLMEYE HAZIRIM
Artık surlar yıkılmış Osmanlı askerleri şehre girmişti. Kritovulos’un anlattığına göre “Fatih askerlere ‘Evlatlarım! Düşmanlar dayanamayıp kaçıyor. Artık şehir elimizdedir. Fakat gevşek davranmayın, sonuna kadar cesaretle devam ederek kendinizi gösterin. Ben de sizinle beraber ölmeye hazırım...’ dedi. Doğu Romalı tarihçinin notlarına göre şehir tamamen düştüğünde geriye adeta bir harabe kaldı: “Büyük hükümdar harabeyi ve perişanlığı gördüğünde kendisini büyüleyen kentin yağma edilmesi emrine pişman oldu ve ağlamaya başladı ‘Böyle bir şehri yağma ederek harabeye çevirdik’ dedi. Bu sırada hezimete uğrayan Konstantin surun harap olan yönünde şehre hücum eden Osmanlı askerlerinin süngüleri arasında can verdi. Ölürken ‘Şehir elden gitti, ben daha hayatta mıyım?’ dediği rivayet edilir. Sultan, esir düşen Bizanslıları topladı ve hepsine ev vermek, geçimlerini karşılamak istediğini söyledi. Dinlerini istedikleri gibi yaşayabileceklerini, hepsinin artık kendi himayesi altında olduğunu ifade etti. Esir düşen yetenekli, akıllı, ilim sahibi olanları ise emrinde çalıştırmak üzere saraya aldı.”
AMCASI HAİN ÇIKTI
Kritovulos İstanbul’un Fethi kitabında o dönem kendisini çok şaşırtan bir hikayeyi şöyle anlatıyor: “Padişah hazretlerinin amcaları, Osmanlı hanedanından Orhan, Bizanslılara yardım etmekteydi. Biraderinin korkusundan Konstantin’in yanına kaçmış ve ondan ümitler beklemekteydi. Fetihten sonra kaçmaya çalışırken fark edilmiş ve kendisini surlardan atarak intihar etmiştir. Askerler ise hemen kellesini kesip Fatih’e getirmiştir.”
TAVADAKİ BALIKLAR SIÇRADI
Kitapta fetihle ilgili ilginç Bizans rivayetleri de bulunuyor. Bunlardan biri, fetih sırasında Balıklı Manastırı’nda bulunan Bizans papazları balık kızartmaktaydılar. Şehrin alındığı haberini duyunca inanmayan papazlar “Tavadaki bu balıklar şu havuza fırlarsa İstanbul’un alındığına o zaman inanırız” dediler. Bunun üzerine balıklar, yarı pişmiş olarak tavadan sıçrayıp havuza düştü.
SULTAN’IN BEDDUASI
Kritovulos’un kitabında bir diğer ilginç hikaye ise şöyle: “Fatih, Ayasofya’nın önündeyken bir inilti işitti. Keşişin sesiydi. Konstantin’e fal bakmış ve şehrin Osmanlı’ya geçeceğini söylediği için zindana attırılmıştı. Fatih, bu kez kendisi için fal baktırdı. Keşiş ‘Gün gelecek emlak ve toprak azalacak bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak’ dedi. Fatih de ellerini gökyüzüne açarak “Bu yerleri yabancılara satanlar Allah’ın gazabına uğrasın’
diye beddua etti.