İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen TRT World Forum 2024'ün açılışında konuşan Erdoğan, katılımcıları selamlayarak, ülkeden ve dünyanın farklı yerlerinden foruma teşrif eden misafirlerin, medeniyetlerin, kültürlerin ve insanların buluşma noktası İstanbul'a gelmelerinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Erdoğan, kendi alanında artık bir marka haline gelen TRT World Forum'un bu yıl sekizincisinin düzenlendiğini, dünyanın geleceğine kayıtsız kalmayan katılımcılarla forum vesilesiyle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu söyledi.
Kamu yayıncısı TRT'nin, sorumlu, toplumun tamamına hitap eden, insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye'nin yüz akı kurumlarından biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, "TRT World Forum ise dünyanın düşünce iklimine çeşitlilik getiren bir platformdur. TRT World Forum'u yalnızca bir tartışma zemini değil, aynı zamanda dünyanın sorunlarına çözüm arayışlarının somutlaştığı bir irade platformu olarak değerlendiriyoruz. Fikri bir zeminde kritik meselelerin ele alındığı bu platformun her yıl genişleyerek daha çok insana ulaştığını görüyor, bunu da fevkalade önemsiyoruz." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seneki foruma Türkiye ile birlikte 30'u aşkın ülkeden akademisyenin, siyasetçinin, sivil toplum mensubu, gazeteci, iş insanı ve kanaat önderinin iştirak ettiğini öğrendiğini belirterek, şöyle devam etti:
"İnsanların arasındaki bariyerleri kaldıran bu tip etkinlikler tüm insanlığın geleceğini etkileyen küresel meselelerin çözümünde kritik önemdedir. Karşılıklı saygıya dayalı ortak bir zeminde ne kadar çok konuşur, ne kadar çok tartışırsak çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz. Bu yılki temamız olan 'Kırılma Noktasında Bir Dünya: Krizleri ve Dönüşümleri Yönetmek', dünyanın karşı karşıya olduğu derin sorunları ve dünyanın dönüşümünü tartışmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu tema aynı zamanda mevcut sistemin sürdürülemez olduğunu ve insanlığın daha adil bir düzene ihtiyaç duyduğunu da bizlere hatırlatıyor. Forum kapsamında dünyamızı tehdit eden meseleler, alanında yetkin isimlerce masaya yatırılacak, bu meselelerin çözümü için atılması gereken adımlar değerlendirilecek."
Teknoloji, jeopolitik, savaş, güvenlik, iklim değişikliği, enerji, ekonomi, medya, yayıncılık, uluslararası hukuk, politika ve diplomasi gibi alanlarda düzenlenecek toplantıların, şimdiden hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Erdoğan, "Her zaman söylüyoruz. Hakikatin kıvılcımı, fikirlerin çarpışmasından ortaya çıkar. Katılımcılarımızın da görüşleriyle forumun, çağımızın sancılı meselelerine yeni, yenilikçi ve etkili çözüm yolları sunmasını temenni ediyorum. 'TRT hem bellektir hem de gelecek' anlayışıyla çalışmalarını sürdüren TRT yönetimini ve bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi de yürekten tebrik ediyorum." diye konuştu.
Erdoğan, dünyanın bugün savaşlar, çatışmalar, ihlaller ve eşitsizliklerin pençesinde kıvrandığı derin bir vicdan ile liderlik krizinden geçtiğini söyledi.
Nereye baksalar, yüzlerini nereye çevirseler istikrarsızlık olduğunu belirten Erdoğan, "Dram görüyoruz. Derinleşen adaletsizlikler görüyoruz. Aynı şehrin iki farklı ucunda, iki farklı hayat yaşanıyor. Sınır komşusu iki ülkenin birinde refah ve zenginlik hakimken, diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor. Ticaretten diplomasiye, devletler arasındaki rekabet günden güne daha yıkıcı, daha agresif bir hal almaya başlıyor. Umutlarımızı yeşertecek, geleceğe daha ümitvar bakmamızı sağlayacak bütün bu gelişmelerin sayısı giderek azalıyor." ifadelerini kullandı.
İnsanlığın bir dönüm noktasında olduğunu dile getiren Erdoğan, "Sadece önümüzdeki 5-10 yılı değil, evlatlarımızın, torunlarımızın da geleceğini etkileyecek mahiyette hadiseler yaşanmaktadır. Gazze'den Ukrayna'ya, Batı Afrika'dan Güney Asya'ya kadar pek çok coğrafyada süregelen insani krizler her seferinde çok daha keskin bir şekilde mevcut dünya düzeninin kırılganlığını gözler önüne sermektedir. Ancak bu krizlerin insanlığın ortak istikbali için daha güçlü bir dayanışma çağrısı olduğu da inkar edilemez bir gerçektir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her krizin aynı zamanda bir imkan olduğunu da vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Adalete, barışa, huzura, güvenlik ve istikrara açılan bir fırsat penceresidir. Layıkıyla değerlendirebilenler için her kriz yeni bir dönemin muştusu, yeni bir başlangıcın öncüsü olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir. İnsanlık tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğiyle karşılaşıyoruz. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli çıktılarından biri, irili ufaklı tüm ülkelerin bir araya gelebildiği, en geniş zemin olan Birleşmiş Milletler sisteminin tesisi olmuştur. Peki şu anda bu Birleşmiş Milletler ile devam edebilir miyiz? Hayır. Tamamıyla, bu Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi gerekmektedir. Dünya 5 daimi üyenin elinde, diline bırakılamaz. Süratle bu değişim gerekiyor. 5 daimi üye 15 geçici üye olmaz. Bu şekilde bu dünya yönetilemez. Artık İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarında değiliz. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart. Kabullenmezler biliyorum ama bu 5 daimi üyeden bir tanesinin iki dudağı arasına 194 ülkenin kaderi terk edilemez. Bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişi bunlardan bir diğeridir. Ruanda, Srebrenitsa soykırımlarından sonra insanlığa karşı suçlar, savaş suçları gibi suçların faillerinin yargılanması amacıyla kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi bunlardan bir başkasıdır. 11 Eylül saldırıları sonrasında medeniyetler çatışması senaryolarının yazıldığı bir dönemde, İspanya'yla birlikte hayata geçirdiğimiz Medeniyetler İttifakı girişimi yine bu anlayışla atılmış tarihi bir adımdır. Bu listeyi daha da uzatabiliriz."
Erdoğan, kriz dönemlerinde veya sonrasında benzer acıları, sorunları, çatışmaları, ağır hak ihlallerini bir daha yaşamamak için vücut bulmuş çok sayıda kurum, kuruluş ve inisiyatif kurulduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Hiç şüphesiz bunların mevcudiyeti insanlık adına, tüm insanlığın geleceği adına kıymetli birer kazanımdır ama bununla birlikte hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, aslolan pratiktir, uygulamadır. Milyarlarca dolar bütçesi, on binlerce personeli olan tüm bu kurumların etkinliğidir. Gazze kriziyle bu hakikate, hem de çarpıcı bir şekilde tekrar şahitlik ettik. Aynı şekilde dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı bize kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını göstermiştir. Bir defa burada şunu söylemek durumundayım. Gazze'de sadece insani değerler değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası sistemin güvenirliği de sınanmıştır. Ancak Gazze krizinde ne insanlık ne sistem başarılı imtihan verememiştir. Yavrum, siyonistlerin burada dili ağzı olma. Aynen siyonistlerin dili, ağzı, gözü olmak suretiyle burayı provoke etmeye ne kadar çalışırsanız çalışın, netice alamazsınız. Dünyadaki siyonistler, Tayyip Erdoğan'ın nerede durduğunu çok iyi biliyor ama siz hala anlayamamışsınız."
Gerisinde umutlarla dolu bir hayat, büyük bir acı ve insanlık ayıbı olan rakamların karşılarındaki vahim tabloyu ortaya koyduğunu aktaran Erdoğan, "Bakınız kuzeyimizdeki savaşta bazı tahminlere göre yarım milyona yakın insan hayatını kaybetti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları sonucunda ise 50 bin masum Filistinli tüm dünyanın gözleri önünde hayattan koparıldı. Lübnan'da vefat edenlerin sayısı dört bine yaklaşıyor. Gazze'de katledilenlerin yüzde yetmişini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Yine aynı saldırılarda 100 binden fazla Gazzeli yaralandı. Şehirler tüm altyapısı ve üstyapısıyla yıkıldı. Saldırılardan önce 2,3 milyon insanın yaşadığı Gazze şeridinde neredeyse ayakta sağlam bina kalmadı. Hastaneler, okullar, ibadethaneler ve daha nice sivil yerleşim yeri vuruldu. Savaş hukukuna ve insancıl hukuka dair ne kadar ilke, prensip, norm, kırmızı çizgi varsa, aşıldı, çiğnendi, ayaklar altına alındı." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de öldürülen basın mensubu sayısının 189 olduğuna dikkati çekerek, "Yüzlerce gazeteci yine bu süreçte yaralanmış, kurşunların ve bombaların hedefi olmuştur. Çıplak ayaklarıyla, yağmurun çamurun içinde bir tas çorba için saatlerce sıra bekleyen çocukları gördükçe hepimizin yüreği yaralandı. Soruyorum sizlere vücudunda taş yerine kalp taşıyan herhangi bir kimse böyle bir trajediye sessiz kalabilir mi? İsrail hükümetinin kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgede yaşayan herkesin güvenliğini tehlikeye atan saldırganlığı karşısında bundan bize ne diyebilir miyiz? Barış varken, hep birlikte barış içinde yan yana yaşamak varken, Allah aşkına bu kan, bu çatışma, bu savaş niye? Eğer bugün harekete geçmezsek ne zaman geçeceğiz?" değerlendirmesinde bulundu.
Gazzeli, Filistinli ve Lübnanlı mazlumların acısının herkesin acısı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Öyle de olmalıdır. Zulme rıza zulümdür. Zalimin yanında duran zulmüne de ortak olur. Hukuk önünde hesabı verilmeyen her suç failini daha da pervasızlaştırır. Daha büyük cinayetlerin işlenmesini teşvik eder. Türkiye olarak acı ama doğru olan bu gerçekler temelinde devleti ve milletiyle ilk günden beri Gazze'deki mezalime sesimizi yükseltiyoruz." ifadelerini kullandı.