AB, Ukrayna'ya destek ve Avrupa'nın güvenliğine ilişkin konularda Brüksel'de 6 Mart'ta düzenlenen olağanüstü liderler zirvesinin hemen ardından aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu bazı liderlerle çevrim içi toplantı yaptı.
"Fikirdaş Ülkeler Girişimi" olarak nitelediği bu toplantının ardından AB, üyesi olmayan ancak NATO müttefiki Türkiye, İngiltere, Kanada, Norveç ve İzlanda ile savunma işbirliğini artırma niyetini beyan etti.
AB Konseyi Başkanı Antonio Costa, toplantıya ilişkin açıklamasında, benzer düşünceye sahip ortaklarla işbirliğine büyük önem verildiğini ve bu koordinasyonun sürdürüleceğini duyurdu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Avrupa'nın güvenliğine dair tüm adımların Türkiye'yle birlikte planlanmasının müşterek menfaatimize olacağı kanaatindeyiz." açıklamasında bulundu.
AA muhabiri, bu toplantıya imkan veren süreci, girişimin ne anlama geldiğini ve gelecekte nasıl bir sürece vesile olacağıyla ilgili Brüksel merkezli analistlerin görüşlerini aldı.
- "BİRÇOK YÖNDEN BU, BİR YENİLİK"
AB bünyesinde faaliyet gösteren düşünce kuruluşu AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsünün (EUISS) kıdemli uzmanı Giuseppe Spatafora, "Bu toplantı, ABD'nin Ukrayna ve Avrupa savunmasına ilişkin değişen duruşunun neden olduğu depremin bir sonucudur. Şimdi hiçbir müttefik, Washington'ın Ukrayna'ya yaptığı şeyi onlara yapmayacağından emin olamaz. Bu nedenle tüm Avrupa ülkeleri, farklı formatlarda bir araya geliyor ve seçenekler geliştiriyor." ifadelerini kullandı.
Spatafora, Avrupalı liderlerin ilk olarak 2 Mart'ta Londra'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da katılımıyla Ukrayna'ya ABD desteğinin yerini alacak yeni yardımı koordine etmek için "koalisyon" formatında bir araya geldiklerini söyledi.
AB zirvesinin hemen ardından 7 Mart'ta yapılan AB-fikirdaş ülkeler toplantısının bunun uzantısı olduğuna işaret eden Spatafora, "Türkiye de dahil olmak üzere savunmaya katkıda bulunan birçok önemli Avrupa ülkesi, AB dışında olduklarından onları bilgilendirmeye karar verdiler. Hepsi, Moskova ve Washington'a karşı koordineli bir yanıt ve birlik mesajı verme girişiminin bir parçası." görüşünü paylaştı.
Spatafora, yeni girişimle ilgili şunları dile getirdi:
"Birçok yönden bu, bir yenilik çünkü benzer düşünen ortaklar formatı hep NATO bağlamında kullanılmıştı, AB bağlamında değil. AB liderliği ile Türk liderliği arasındaki doğrudan alışveriş, üye ülke düzeyindeki mevcut anlaşmazlıklar göz önüne alındığında dikkat çekici."
AB'nin kendine ait savunma planlamasının bulunmadığını, tüm planlamanın Türkiye'nin de temsil edildiği NATO içinde yapıldığına dikkati çeken Spatafora, son zamanlarda ise AB'nin savunma sanayisini güçlendirmek ve kolektif yetenekler geliştirmek üzere çalışmaya başladığını ve fikirdaş ülkeler toplantısının bu çabaların çoğunun söz konusu 5 NATO ülkesinin de bulunduğu yapıya dahil edileceğini gösterme girişimi olduğunu belirtti.
Spatafora, gelecek süreçle ilgili öngörüsünü şöyle paylaştı:
"Umarım tüm Avrupa ülkeleri ve Kanada, Ukrayna'daki ABD desteğinin yerini hızla almak, Rusya ile bir anlaşma olması durumunda Ukrayna'yı korumak amacıyla bir güç tasarlamak için planlar geliştirmeye devam eder. Aynı zamanda Avrupalılar, hangi noktada ABD'ye bağımlı olduklarını, hangilerini değiştirebileceklerini ve ne kadar hızlı değiştirebileceklerini düşünmelidir. Daha ileride belki de ABD'nin zorlamasıyla, NATO planlarında ve kuvvet gereksinimlerinde bir revizyon olabilir."
Türkiye'nin Avrupa'nın savunmasında oynayacağı rolle ilgili Spatafora, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin rolü ise çok yönlü olabilir, Avrupa'nın en büyük kara ordusu, Avrupa savunmasındaki rolü önemlidir. Aynı zamanda AB, ABD taahhüdünü azaltırsa kıtanın savunmasında giderek daha önemli bir aktör haline gelecektir. Dolayısıyla Brüksel ve Ankara'nın Avrupa'nın güvenliği uğruna ilişkilerini güçlendirmeleri için büyük bir fırsat var. Her iki tarafın da taviz vermesi gerekebilir. Örneğin, NATO'nun yetenek hedefleri ile kuvvetleri hakkındaki gizli bilgilerini AB ile paylaşmak önemli bir adım olacaktır. Bunun için Türkiye'den yeşil ışık gerekir. Belki de içinde yaşadığımız gergin zamanlar, bunun gerçekleşmesine izin verebilir."
- "ANKARA VE BRÜKSEL'İN MEVCUT AYRILIKLARI AZALTMAYA ODAKLANMASI ÖNEMLİ"
"Avrupa Komşuluk Konseyi" isimli düşünce kuruluşunun Direktörü Samuel Doveri Vesterbye de "Bu, Türkiye'nin diğer Avrupalı NATO ortaklarıyla işbirliği yapması için zamanında atılmış bir adım." değerlendirmesinde bulundu.
Dünya siyasetinde dengelerin değiştiği, ABD'deki Donald Trump yönetiminin Avrupalı müttefikler üzerinde baskı kurduğu bir dönemde böyle bir adıma ihtiyaç duyulduğunu belirten Vesterbye, "Türkiye, NATO savunma sistemine, Avrupa'nın ticaret ve finans sistemine iyi entegre olmuş durumda. Bu nedenle bu tür bir adım için asla çok geç değil." dedi.
Vesterbye, AB ve Türkiye'nin ekonomilerinin birbirine özellikle tedarik zincirleri açısından bağımlı olduğuna, iki taraf arasındaki ticaret hacminin yüzde 40'ı aştığına işaret etti.
Fikirdaş Ülkeler Girişimi'nin ardından, atılacak muhtemel somut adımlara değinen Vesterbye, "Bu girişimi, AB ile Türkiye arasında savunma ve güvenlik koordinasyonu ve Avrupa-NATO işbirliği takip etmeli. AB-Türkiye ilişkilerinin Gümrük Birliği'ni hesaba katması ve ayrıca Ankara ile Brüksel'in mevcut ayrılıkları azaltmaya odaklanması önemli." değerlendirmesini yaptı.
- "TÜRKİYE'NİN KATILIMI, AVRUPA'NIN GÜVENLİĞİNİ ARTIRACAKTIR"
Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Merkezinin (EPC) Türkiye uzmanı Amanda Paul da Türkiye'nin yıllardır AB'nin Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliğinden (PESCO) dışlandığına dikkati çekerek, "Bu, stratejik bir hatadır çünkü Türkiye'nin katılımı, Avrupa'nın güvenliğini artıracaktır. AB'nin, savunma işbirliğine daha kapsayıcı bir yaklaşımı olmalıdır." görüşünü paylaştı.
Trump'ın baskısı altında AB'nin uzun süredir göz ardı ettiği Türkiye'nin Avrupa'nın savunması için önemli olduğu gerçeğini kabullenmek zorunda kaldığını ifade eden Paul, AB içindeki bazı üye ülkelerin (Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) Türkiye'nin AB savunma girişimlerine dahline itirazlarının olduğunu ancak yine de bunun Türkiye'nin Ukrayna için kurulması muhtemel koalisyonun parçası olma ihtimalini ortadan kaldırmadığını dile getirdi.