Türkiye Araştırmaları Vakfından Gürkan Demir, savaşın geleceği için Ukrayna'nın önündeki üç senaryoyu AA Analiz için kaleme aldı.
Etkileri savaşan tarafları aşarak önce bölgesel ardından da hızla küresel bir krize dönüşen Rusya Ukrayna Savaşı, başladığı ilk günden itibaren dünya kamuoyunun tüm dikkatini üzerine çeken bir konu oldu. Ukrayna, savaş boyunca büyük bir yıkım yaşadı ve yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Rusya ise savaşı sürdürebilmek için askeri doktrininden endüstri politikalarına kadar birçok alanda köklü değişiklikler yaptı. 3 yılı aşan bir süredir devam eden bu savaşta bir kazananın olmadığı açık. Kayıplar ise her geçen gün artmaya devam ediyor.
Ukrayna'nın Rusya gibi nükleer bir güçle tek başına savaşa girmesi elbette düşünülemezdi. Bu noktada, savaşın başlangıcını hatırlayalım. Eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, savaşın çıkmasıyla ilgili "kendini gerçekleştiren kehanetlerde" bulunmuştu. Ukrayna'nın NATO ve Avrupa Birliği'ne (AB) gireceğine dair ABD ve İngiltere tarafından verilen vaatler, Rusya'yı harekete geçirdi. Rusya gibi bir devleti ele aldığımızda, Ukrayna'nın Batı kampına dahil olmasına hele ki NATO'nun himayesine girmesine müsaade etmesinin mümkün olmadığını düşünmeliyiz. Nitekim, 24 Şubat 2022'de başlayan veya "başlatılan" savaş bugün sona ermiş değil.
ABD'de Demokratların seçimi kaybetmesi ve Donald Trump'ın yeniden başkan seçilmesiyle birlikte Rusya Ukrayna Savaşı'nın sona ereceği düşünülmüştü. Trump'ın seçim vaatlerinden biri, bu savaşı 24 saatte bitireceğiydi. Trump'ın vaadi gerçekleşmedi ve Biden yönetimine bel bağlayan Kiev bir anda ortada kaldı. Şimdi Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin önünde birden fazla seçenek var ve oldukça kritik bir karar vermesi gerekiyor. Rusya'ya karşı kiminle ve hangi stratejiyle hareket etmeli?
-ABD'NİN SÖMÜRGE TEKLİFİ
Akla ilk gelen seçenek elbette ABD olabilir. Lakin ABD'nin Rusya politikası Biden yönetiminden Trump yönetimine 180 derece değişti. Biden'ın "ulusal kahramanı" Zelenski, Trump'ın "diktatörüne" dönüştü. Biden'dan yüz milyarlarca dolarlık yardım alan Zelenski, Trump ile masaya oturduğunda kendisinden bu yardımların karşılığının istendiğini gördü. Savaşın harap ettiği Ukrayna'nın başındaki Zelenski'nin önceliği ticaret yapmak değil, savaşı sonlandırmak. Ancak Trump'ın işleri halletme yöntemi oldukça farklı. Bu sebeple de, ABD'nin Ukrayna'ya hibe olarak gönderdiği yardımlar bir anda krediye dönüştü.
Zelenski eğer Trump ile anlaşırsa, Ukrayna'daki değerli ve nadir elementler ABD şirketleri tarafından işlenmeye başlayacak. Bu anlaşma Trump'ın asıl önemsediği kısımdır çünkü Ukrayna'nın nadir elementleri arasında yüksek teknoloji üretimi sağlayabilecek elementler bulunuyor. Örneğin, bu elementler Elon Musk'ın ürettiği elektrikli araçlar için önemli bir yere sahip. Dolayısıyla, Ukrayna için ABD ile anlaşma yapmak demek yüz milyarlarca dolarlık ciddi bir karşılığa tekabül ediyor.
Öte yandan ABD, Ukrayna'ya herhangi bir güvenlik garantisi de sunmuyor. ABD'ye göre, Ukrayna müzakere masasında topraklarından taviz vermeye de hazır olmalı. Bu perspektiften bakıldığında ABD'nin Ukrayna'ya sunduğu şey güncel bir mandacılık örneğidir. Beyaz Saray'da Başkan Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance tarafından Zelenski'ye yapılan diplomatik skandalda, Ukrayna liderine elinde hiçbir koz bulunmadığı ancak ABD himayesinde kartlara sahip olabileceği açıkça ifade edildi.
-AVRUPA'NIN GERÇEK DIŞI TEKLİFİ
Ukrayna'nın ABD ile anlaşmaktan başka seçenekleri var mı? Elbette var. Bu seçeneklerden biri Avrupa ile birlikte hareket etmek olabilir. Ancak Avrupa'nın yaklaşımı, savaşın devam ettirilmesi yönünde. Peki, Avrupa'nın desteğiyle Ukrayna savaşı sürdürebilir ve kazanabilir mi? Bu durum pek mümkün görünmüyor. Avrupa'nın kendi içerisinde birçok sorunu bulunuyor. Siyasi krizler, göçmenler, ekonomik krizler, üretimin düşüşü ve yükselen enerji fiyatları bunlardan sadece birkaçı. Dolayısıyla, mevcut şartlar altında Avrupa'nın Ukrayna'yı destekleyebilecek ve savaşın devamlılığını sağlayarak Rusya'yı yenebilecek bir gücü bulunmuyor.
Zelenski, Avrupa'nın desteğiyle savaşı kazanamayacağını biliyor. Bu nedenle, Trump ile her şeye rağmen oturup pazarlık yapmak istiyor. Nitekim, Zelenski maden yatakları fikrini Trump'ın önüne ilk getiren kişiydi. Zelenski bunu bir pazarlık aracı olarak kullanmak niyetindeydi lakin bu plan gelinen noktada agresif bir politikayla tehditler savuran bir ABD yönetimini daha da kışkırtmaktan öte geçemedi.
-TÜRKİYE'NİN ARABULUCULUĞU
Ukrayna'nın seçenekleri arasında Anglosakson gerilimlerin dışında bir alternatif bulunuyor: Türkiye. Türkiye'nin Rusya Ukrayna Savaşı boyunca diplomatik girişimleri, arabuluculuğu ve kolaylaştırıcı rolü tüm dünyadan takdir toplamıştı. Belki de iki ülkeyle de görüşebilen ve diplomatik tavrını savaşın başından beri değiştirmeyen tek ülke Türkiye oldu. Ukrayna, savaşı sonlandırmak için müzakere masasına oturmayı arzuluyorsa; Türkiye bulunmaz bir arabulucu role sahip. Ayrıca Türkiye, ABD ile Rusya arasındaki denge stratejisine dair ciddi tecrübelere sahip bir ülke. Dolayısıyla, Ukrayna'yı en iyi anlayacak ülkelerin başında geliyor.
Savaşın ilk aylarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında Rusya ve Ukrayna heyetleri arasında İstanbul'da bir görüşme yapılmıştı. Bu görüşme sonrasında tarafların anlaştığını ve savaşın son bulabileceği şartların oluştuğunu görmüştük. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin daha sonradan bu görüşmede barışın sağlanmış olduğunu ancak İngiltere'nin Ukrayna'ya baskı uygulayarak savaşı devam ettirdiğini söylemişti.
-UKRAYNA'NIN KADERİ ZELENSKİ'NİN ELLERİNDE
Biden yönetimindeki ABD, Ukrayna savaşıyla birlikte silah lobilerine para kazandırdı. Trump yönetimindeki ABD ise enerji ve teknoloji şirketlerinin kazanacağı bir anlaşma yapmak istiyor. Öbür tarafta Avrupa, Ukrayna'nın tamamen yıkıma uğramasını göze alarak savaşın devam etmesini istiyor. Buradan hareketle Ukrayna eğer ABD veya Avrupa ile masaya oturursa savaş devam etse de bitse de kaybetmeye devam edecek. Çünkü bu aktörler Ukrayna'yı müzakere masasındaki sandalyede değil, menüsünde görüyor.
Türkiye'nin ise hem tarihsel jeopolitik tecrübesi hem de savaşın başından beri baskılara rağmen değiştirmediği diplomatik duruşu Ukrayna'ya güven veren tek ülke haline gelmesini sağladı. Türkiye, bu savaşta İstanbul anlaşmasında olduğu gibi, baskısız ve doğrudan müzakereler yoluyla çözüme ulaşabilen tek ülke.
Ukrayna'nın önünde ise zorlu bir karar var. Kazanamayacağı bir savaşa devam etmek istiyorsa Avrupa; ekonomik mandacılığı kabul ederek savaşı durdurmak istiyorsa ABD; Rusya ile doğrudan müzakerelerle süreci ateşkese götürmek istiyorsa Türkiye'yi seçmeli.
[Gürkan Demir, Türkiye Araştırma Vakfı Araştırmacısıdır.]* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.