Geçtiğimiz günlerde Keşmir'de turistlere yönelik ölümcül bir saldırı Hindistan ve Pakistan'ı yeniden savaşa yaklaştırırken, iki ülke de diplomatik, ticari ilişkileri hızlı bir şekilde askıya aldı ve ana sınır kapısını kapattı.
Pakistan, Keşmir'de gerçekleşen ve Hintli 26 turistin ölümüne neden olan saldırının arkasında olduğunu reddederken, Hindistan saldırının Pakistan destekli gruplar tarafından yapıldığı konusunda ısrar ediyor.
Kendilerine "Keşmir Direnişi" adını veren ve daha önce bilinmeyen bir militan grup ise saldırının sorumluluğunu üstlendi.
Peki gerilim nasıl bu noktaya geldi? İşte iki nükleer silahlı rakip arasındaki gerilimin tırmanmasıyla ilgili bilinmesi gerekenler.
Anlaşmazlığın merkezinde ne var?
Hindistan ve Pakistan arasındaki bağlar genel olarak çatışma, agresif diplomasi ve karşılıklı şüphe ile şekillenmiş bir yapı üzerine inşa edilmiş durumda.
Ve en önemlisi de iki ülke arasındaki asıl sorun Keşmir bölgesi üzerindeki hak iddiaları.
Keşmir Sorunu; İngiltere'nin bölgeden çekilmesinin ardından 1947 senesinde bağımsız birer devlet olarak tarih sahnesine çıkan Hindistan ve Pakistan arasındaki en önemli meselelerden bir tanesidir.
Keşmir nüfusunun %90'ının Müslüman olması ve Pakistan'a bağlanmak istemesine rağmen, Hint asıllı Keşmir Mihrace'si olan Hari Singh'in, Hindistan ile anlaşarak bölgeyi Hindistan idaresi altına sokması ile başladı.
1947 senesinde gerçekleşen bu ilhak neticesinde Pakistan harekete geçti ve tarihi kaynaklara 1. Keşmir Savaşı olarak geçen ve 1947 ile 1948 yılları arasında yaşanan çatışma gerçekleşti. Yaşanan bu savaş neticesinde BM, bölgede bir halk oylaması yapılmasını ve sorunun bu yolla çözülmesini önerdi ancak Hindistan, bölge nüfusunun Pakistan'a bağlanmak istediğini bildiği için bu yola başvurmayı reddetti.
BM'nin devreye girerek de çözülmemesinin ardından iki ülke 1965 senesinde 2. Keşmir Savaşı'nda bir kez daha karşı karşıya geldi ve savaş 1965 yılında imzalanan Taşkent Deklarasyonu ile sona erdi.
En son 1999'da Kargil Savaşı ile yeniden sıcak savaşa dönen bu sorun, bölgenin zengin yer altı kaynaklarına sahip olması ve verimli toprak yapısı nedeniyle her iki ülkenin de hakim olmak istediği bir bölge olarak sürekli gündemde kaldı ve kalmaya devam ediyor.
Karşılıklı hamleler
Geçtiğimiz hafta Pahalgam kasabası yakınlarında düzenlenen bir saldırıda Hintli turistlerden oluşan 26 kişiyi öldürülmesinin ardından Yeni Delhi, kamuoyuna herhangi bir kanıt sunmamasına rağmen saldırıdan hemen Pakistan'ı sorumlu tuttu.
Hindistan bu açıklamanın hemen ardından bir dizi karar açıkladı ve Pakistan ile diplomatik ilişkilerini ve İslamabad ile önemli bir su paylaşım anlaşmasını askıya aldı.
Hindistan Dışişleri Bakanlığı ayrıca Pakistan vatandaşlarına verilen tüm vizeleri iptal ettiğini açıkladı ve sınır kapısı karşılıklı olarak azaltıldı.
Pakistan, Hindistan'ın eylemlerini "sorumsuzluk" olarak nitelendirdi ve Hindistan ilk adım olarak Pakistan'da bulunan vatandaşların vizelerini iptal etti. Pakistan ayrıca, üçüncü ülkeler de dahil olmak üzere Hindistan ile tüm ticareti askıya aldı ve hava sahasını Hindistan uçaklarına kapattı.
Islamabad su konusundaki anlaşmazlığın savaşa yol açabileceği uyarisinda bulunurken, Hindistan'ın su anlaşmasını askıya alma kararı, iki komşunun aralarındaki önemli bir ortak kaynağı nasıl yönetecekleri konusunda önemli bir dönüm noktası olabilir.
Pakistan yaptığı açıklamada Hindistan'ın aralarındaki su akışını durdurma ya da yönünü değiştirme girişiminin "savaş nedeni" sayılacağı uyarısında bulundu.
Dünya Bankası tarafından 1960 yılında imzalanan İndus Su Antlaşması, her iki ülke için de hayati önem taşıyan bir nehir sisteminin sularının paylaşılmasına olanak sağlıyor. Anlaşma iki ülke arasında 1965 ve 1971'de yaşanan iki savaşa ve 1999'da yaşanan büyük bir sınır çatışmasına rağmen ayakta kalmayı başarmıştı.
Anlaşma, İndus Nehri sistemi ve kollarından gelen su kaynağının paylaşımını düzenliyor. Anlaşma uyarınca Hindistan doğudaki Ravi, Sutlej ve Beas nehirlerini, Pakistan ise Keşmir bölgesinden geçen batıdaki Jhelum, Chenab ve Indus nehirlerini kontrol ediyor.
Su anlaşması Pakistan'ın ve 'hayati çıkarı'
Pakistan, anlaşmanın Dünya Bankası'nın aracılık ettiği bağlayıcı bir uluslararası anlaşma olduğunu ve tek taraflı askıya alma hükmü içermediğini söyledi. Pakistan anlaşmayı "hayati bir ulusal çıkar" ve ülkenin 240 milyonluk nüfusu için bir can simidi olarak tanımladı.
Anlaşma Pakistan'ın tarım ve hidroelektrik ihtiyaçlarını desteklemek için elzem olarak görülüyor ve anlaşmanın askıya alınması, ülkenin bazı bölgelerinin zaten kuraklık ve azalan yağışlarla mücadele ettiği bir dönemde hayati sıkıntıya yol açabilir.
Nükleer çatışma endişesi
Hindistan ve Pakistan yıllar içinde ordularını ve nükleer cephaneliklerini geliştirdiler.
Hindistan 1974 yılında ilk nükleer denemeyi gerçekleştirdi. Pakistan ise 1998 yılından itibaren resmen nükleer güç statüsüne eriştiğini açıkladı.
O zamandan bu yana taraflar birbirlerine karşı yüzlerce nükleer savaş başlığı, füze sistemleri, gelişmiş savaş uçakları ve modern silahlarla donanmış ordulara sahip oldular.