Mühürleme işlemlerini yapmayanların da mutlaka 298 sayılı kanunda öngörülen cezai yaptırımlara maruz bırakılmaları gerekir. Aksi halde, bu hükümlerin aynen kalması halinde, ileriki yıllarda yapılacak seçimlerde, sandık kurullarının, bilinçli olarak ya da hataen bu usul kurallarını ihlal etmeye devam etmeleri söz konusu olabilir. Kimsenin, seçmenin oy kullanmasına engel olmaya ve seçimleri şaibe altında bırakmaya hakkı yoktur.
Adnan Küçük / Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi
16 Nisan 2017 günü yapılan referandumda, parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçişi sağlayan anayasa değişikliği kanunu yüzde 48.6 ‘hayır’ oyuna karşı yüzde 51.4 ‘evet’ oyu ile kabul edildi. ‘Hayır’cı kesimin büyük ekseriyeti, neticenin ‘hayır’ yönünde olacağına, ‘evet’ oyu verecek olanların büyük bir kesimi ise bazı anket sonuçlarına bakarak, referandumun yüzde 55 ile 65 aralığında ‘evet’ ile sonuçlanacağına inanmaktaydı. Referandum sonucu her iki kesimin beklentilerinin uzağında gerçekleşti. Referandumda seçmenlerin kullandıkları bazı oy pusulalarının ve oy zarflarının sandık kurulu tarafından mühürlenmediği anlaşıldı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) daha önceleri vermiş olduğu bazı emsal kararlardan da söz ederek, bu tür usul hatalarının kullanılan oyları geçersiz kılmayacağını belirtti. ‘Evet’ ve ‘hayır’ oy oranlarının birbirine yakın olması üzerine, ‘hayır’cı kesim, referandumda mühürsüz oy kullanımı şeklinde gerçekleşen bu usul hatalarını öne sürerek seçimlerin iptalini gündeme getirdi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) da, raporunda, “YSK’nın mühürsüz pusulalar hakkındaki kararının kanunla çelişkili” olduğunu belirtti.
Seçmeni önceleyen kararlar
Önce YSK’nın bu konuya ilişkin daha önce verdiği bazı kararlara yer vereceğim. 27 Mart 1994 günü yapılan yerel seçimde kullanılan 297 oy pusulasından 296’sının mühürsüz olduğu anlaşılır. Bu durum üzerine YSK şu kararı verir: “İtirazın dayanağı 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun (2010 değişikliği öncesi) 103/4. Maddesi olup, bu maddede, arkasında sandık kurulu başkanlığı mührü bulunmayan oy pusulalarının geçerli olmadığı belirtilmiş, Kurulumuzca yayımlanan 138 Numaralı Genelgenin 44/B-3 maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir. Kanun koyucunun amacı şudur: “Seçmenin kendi kararının hiçbir etki ve kuşku altında kalmadan sandığa yansıması olup bu hükümle sandık kurulu kontrolü dışında, seçim kurullarınca bastırılan oy pusulalarından farklı oy pusulalarının sandığa getirilip oy kullanılmasının engellenmesi düşünülmüştür.” Olayda, sandık mührü ile mühürlenmemiş olduğu ileri sürülen oy pusulalarının İl Seçim Kurulu gözetiminde bastırılıp ilçe seçim kurulunca sandık kuruluna teslim edilen fligranlı oy pusulaları olduğu açık olup, dışarıdan bu oy pusulaları dışında bir oy pusulasının getirilerek oy kullanıldığı iddia edilmediği gibi, sandık kurulu başkanınca da bu oyların kontrolleri altında kullandırılan ve seçim kurullarınca hazırlanan oy pusulaları olduğu, ancak acemiliklerinden dolayı mühür basmadıkları, mühür basmamanın yanlışlıktan kaynaklandığı belirtildiğine göre, seçmenin seçme kararını yansıtan bu oy pusulalarının geçerli sayılmasına ilişkin İl Seçim Kurulu kararında hukuka aykırılık görülmediğinden itirazın reddine karar verilmesi gerekmiştir” (Karar No: 336. KT: 02.04.1994). (Aynı içerikte benzer bazı kararlar şunlardır: Kr No: 935, KT: 3.4.2004; Kr NO: 680, KT: 8.4.1994; Kr NO: 272, KT: 1.4.1984; Kr No. 350, KT: 8.4.1989; Kr No: 334, KT: 2.4.1994).
YSK’nın oy zarflarının sandık kurulu mührü ile mühürlenmemiş olması haline ilişkin de benzer nitelikte bazı kararları mevcuttur. YSK’ya göre: “298 Sayılı Kanunun 77/3. maddesi hükmüne göre, oy zarflarının da sandık kurulu mührü ile mühürlenmiş olması gerekmekte ise de, böyle bir şekil noksanlığı oyların ve sonuçta seçimlerin iptaline neden olamaz. Nitekim aynı kanunun (2010 değişikliği öncesi) 103/1. bendine göre, bir oyun muteber olmaması için ‘sandık kurulunca verilen tek biçim ve renkteki … zarftan’ başka bir zarfa konulmuş olması gerekir. Mücerret zarfın çift mühürlü olmaması oyun iptalini gerektirmez. Oyların içine konulduğu zarfların sandık kurulunca verilen zarflardan olmadığı konusunda herhangi bir iddia ve kanıt bulunmamaktadır. Sandık kurulunun ihmalinden doğan şekil noksanlıkları tek başına oyun iptaline neden olamaz ve bu durumdan serbestçe oluşan seçmen iradesi ile belirlenen seçim sonuçları etkilenemez” (Karar No: 283, KT: 31.08.1990). 7 Haziran 2015 günü yapılan genel seçimlerde, İstanbul Maltepe’de 1289 nolu sandıkta oy zarfları ve oy pusulalarında sandık kurulu mührü yerine evet mührünün basılı olması, saat 09:30’a kadar bu oy pusulaları ile oy zarflarında oy kullanılmış olması, bu saatten itibaren de evet mührünün üzerine sandık kurulu mührünün vurulması ve oylamanın bu şekilde devam etmesi üzerine, İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanlığı, 02 Mayıs 1999 Tarih ve 1114 Sayılı YSK kararına atıf yaparak, “sandık kurulunun ihmalinden doğan şekil noksanlıklarının, tek başına oyun iptaline neden olmayacağı gibi, serbestçe oluşan seçmen iradesi ile belirlenen seçim sonuçlarını da etkilemeyeceği” yönünde karar vermiştir (Kr No: 2015/02-47, KT: 12.06,2015). YSK’nın 16 Nisan 2017 tarihli kararına göre de, “Anayasanın 67. ve 90/5. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerekir” (Kr NO: 559). YSK’nın, burada sözü edilen kararları, her ne kadar 298 Sayılı Kanunun 98/4. madde ve 101/3. bent hükümlerinin lafzına aykırı gibi görünse de, aşağıdaki gerekçelerle, bu kararların hukuka uygun oldukları söylenebilir:
1- 298 Sayılı Kanunun ilgili maddelerinde belirtilen hükümlerle amaçlanan, “seçim kurullarınca bastırılanlardan farklı oy pusulası ya da oy zarflarının sandığa getirilerek sahte oy kullanılmasına mani olunmasıdır”. Burada hayırcı kesimin, seçim kurullarınca bastırılan oy pusulasından farklı bir oy pusulası ya da oy zarfının kullanıldığı yönünde bir iddiası yoktur.
2- Kullanılan bu oy pusulaları ile oy zarflarının il seçim kurulu gözetiminde basılıp basılmadığı; bir diğer ifadeyle bunların sahte olup olmadığı, üzerlerindeki fligrandan anlaşılacaktır. Şayet oy pusulası ve oy zarfları üzerinde fligran mevcut değilse, oyların mutlaka iptali gerekir. ‘Hayır’cı kesimin, kullanılan oy pusulası ile oy zarflarının fligransız olduğu yönünde hiçbir iddiaları mevcut değildir.
3- Burada bir usuli kuralın ihlali durumu söz konusudur. İşlemin sonucunu etkilemeyen, kişilerin haklarını korumaya yönelik olmayan usul kuralları tâli usul kuralları olup, bu kurallara uyulmaması işlemin iptalini gerektirmez. Buna mukabil kişilerin haklarını korumaya yönelik usul kuralları, aslî usul kuralları olup, bunlara uyulmamsı işlemi hukuka aykırı kılar. Mesela kararı alan kişilerin adlarının ve görevlerinin yazılmamış olması, tâlî usul sakatlığı oluşturur” (R. ÇAĞLAYAN, İdari Yargılama Hukuku, 6. B., Ankara, 2015, s. 439). Danıştay da “sonucu etkileyen ve etkilemeyen usul kuralı” ayrımı yapmakta ve sonucu etkilemeyen usul kurallarına aykırılığı iptal sebebi saymamaktadır (Danıştay 8. Dairesi, E. 1984/74, K. 1984/1345, KT: 5.11.1984). Burada, oy pusulaları ile oy zarflarının mühürsüz olmaları, onların sahteliğini ispat etmeye yeterli değildir. Çünkü mühürsüzlük, oy pusulası ya da zarfının sahteliği sonucunun tek başına bir delili olamaz; kısaca bu usuli eksiklik sonucu etkileyen bir durum değildir. Bunların sahteliğinin ispatı, mühürlü olup olmamaları ile değil, fligranlı olup olmamaları ile alakalı bir meseledir. Şayet, bir oy pusulası ya da zarfı fligranlı değilse, mühürlü olsalar da geçerli kabul edilemezler.
Her kişi kendi fiilinden sorumlu
4- Burada, hiçbir kusurları olmadığı halde, sırf sandık kurulunun, bazen ihmali, bazen de kasıtlı davranışları sebebiyle, seçmenlerin kullandıkları oyları geçersiz saymak, bir kişiyi bir başkasının fiilinden dolayı cezalandırmak neticesini ortaya çıkarır. Bunun, “her kişinin sadece kendi fiilinden dolayı sorumlu olması ilkesi” ile bağdaşırlığı bulunmamaktadır.
Bu nedenle YSK’nın, bazı oy pusulaları ile oy zarflarında mührün bulunmamasını, seçimlerin ya da oyların iptali sebebi saymamsının hukuka aykırı olduğu söylenemez. Uygulamada karmaşanın giderilmesi için, öncelikle 298 Sayılı Kanunun 98/4. Maddesinde yer alan “üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan” ifadesi ile 101/3. bendine yer alan “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan birleşik oy pusulaları geçerli değildir” hükmü kanundan çıkarılmalı. Ayrıca, gerek oy pusulalarının gerekse oy zarflarının sandık kurulunca imzalanması uygulamasına son verilmeli, bu yükümlülük il ya da ilçe seçim kurullarına verilmelidir. Çünkü, sandık kurullarında görev yapanlar, bazen hataen ve ihmal ile, bazen de bilinçli olarak bu mühürleme işlemlerini yapmayabilmektedir. Bu da, söz konusu hükmün katı bir şekilde uygulanması halinde, masum seçmenlerin bedel ödemelerine sebep olabilmektedir. Diğer yandan, mühürleme işlemlerini yapmayanların da mutlaka 298 Sayılı kanunda öngörülen cezai yaptırımlara maruz bırakılması gerekir. Aksi halde ileride, sandık kurullarının, bilinçli olarak ya da hataen bu usul kurallarını ihlal etmeye devam etmeleri söz konusu olabilir. Kimsenin, seçmenin oy kullanmasına engel olmaya ve seçimleri şaibe altında bırakmaya hakkı yoktur.